25 Eylül 2013 Çarşamba

Şeker ölçüm cihazlarına bakanlık takibi

Sağlık Bakanlığı İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Tıbbi Cihaz Kontrol Laboratuvarı Daire Başkanlığı'nca oluşturulan bilimsel komisyon şeker hastaları başta olmak üzere birçok metabolik ve kronik hastalık için büyük önem taşıyan kan şekerinin takibinde kullanılan glukometrelerin ölçüm performanslarını değerlendirmek üzere standartlar belirledi.

Diyabetli hastaların kullandığı glukometrelerin, doğruluk ve tekrarlanabilirlik çalışmalarıyla ölçüm güvenilirliğinin saptanması amacıyla isteyen firmaların cihazları analiz edilecek.

Bu analizleri yaptırmak isteyen ithalatçı veya üreticiler, Sağlık Bakanlığı İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu'na başvuracak.

AA

Romantizmi unutma

Teknoloji gelişmeye devam ettikçe hayat hızlanıyor, her şey daha yüzeysel yaşanıyor. Bu arada romantizm unutulabilir, dikkat! Romantizmi ihmal etmeyin. Çünkü kadınlar ilgi, sıcaklık bekler. Flört ederken de bunlar önemlidir. Sevdiğiniz kişinin ruhunu okşayacak sözler bulun, kalbini kazanmaya çalışın...

GÜNÜN SORULARI

Patlayacak volkan gibiyim

36 yaşındayım, 12 yıllık evliyim. Karımla her akşam 2 kere birlikte oluyoruz. Kadıncağız bu durumdan çok şikayetçi. Sabah uyanınca yeniden seks yapmak istiyorum. Gün içinde de aklımda hep seks var. Patlayacak volkan gibiyim. Ne yapacağım? CEVAP Değerli okurum, iyi ki doktorlar tüberküloz yani verem hastalığının yayılmasının önüne geçtiler. Yoksa sen eskilerin teşhisine göre şimdi yatakta öksüre öksüre eceli bekler durumda olurdun. Bu konuda verem mikrobu haksız suçlanırdı. Neyse o ihtimali ekarte edelim. Verem olmadın ama ruh veremi desem olmaz. Ruh ve seks zafiyetine uğrayabilirsin. Ruh zafiyeti ise kendini irade zafiyetiyle gösterir. Bazılarına da “Keşke verem olsaydım da böyle irade zaafı çekmeseydim” dedirtir. Çoğu zaman kemikleşmiş irade yetersizliğinin tedavisi de hekime kök söktürür. Durumun bu. Sen şimdi klinik bahçesinde dolaşır gibisin. Umarım tecrite kapatılmazsın. Bir de yengemize bakalım. Masum, “Kocam” diye sarılan, erkeğe itaati ibadet gibi sayan bir kadın. Ama çektiği çileleri bir de onun ağzından dinleyelim: “Hocam, ‘Volkan gibi patlarım’ dediğine bakmayın. Her an lav püskürten bir volkan mübarek. ‘Hayır’ derim, ‘Hayır’ der. ‘Yorgunum’ derim, ‘Ben bu işe vurgunum’ der. Yemeğe meraklı, her an sekste aklı” diyor. Değerli okurum, sen galiba eve kuma getirmek istiyorsun. Hafiften yollarını yapıyorsun gibi geldi bana. Dikkat et, Mart karının yağdırma başına!!!

Ayaklarına bakmadan ilişkiye giremiyorum

22 yaşındayım, 14 yaşından beri ayak fetişistiyim. Biriyle ilişkiye gireceksem ilk önce ayaklarına bakıyorum. Artık ayaklar seksin önüne geçmiş durumda. Bana yardım eder misiniz? CEVAP Değerli okurum, pek de az olmayan oranda görülen, adı konmuş, bilinen bir durumdur senin sorunun. Biz psikolojik mekanizmasına bakmadan, analizlere girmeden, çok bilmişlik yapmadan konuyu hemen ayak tutkusuna getirelim. Öncelikle kendini aşağılamadan, iradenle de kırıcı bir savaşa girmeden mücadeleni yap. İşin şekilsel yanında ben gördüklerimi söyleyeyim. Çoğunda ufak ayaklar tercih ediliyor. Ayaklar bakımlı ve yumuşak olacak. Topuklar da öyle. Zaman zaman kremle ovulacak ki ele hoş gelsin. Parmaklar da önemli. Zarif, ince ve öpülesi olacak. Parmak araları temiz olmalı, kokmamalı. Çorapla birlikte düşleyenler ise çorabın rengine, esnekliğine bakıyor, arkası dikişli ya da jartiyerli olanları tercih ediyor. Kadın koltuğa oturmuş. Ayaklar bir pufun üzerine konulacak. Topuklu ayakkabılar ..... Hoop hoop kendine gel oğlum. Ben erotizmanı gıdıklamıyorum! Tıbbi bir eğilimden söz ediyorum. Neyse, öze dönelim. Aslında bu büyük bir sorun sayılmaz. Hem irade hem uzman yardımı hem de partnerinin bir süre hoşgörüsüyle sonuca gidilir.

* * * * * * *

Yırtıldığı belli olur mu?

21 yaşındayım. 9 aydır ilişkim var. Kız arkadaşım doktora gitse, röntgen çektirse kızlık zarının yırtılıp yırtılmadığı belli olur mu? CEVAP Değerli okurum, röntgen çekilince, kızlık zarının yırtıldığı anlaşılmaz.

Vajinam çok büyük

18 yaşında kızım, vajinam çok büyük. Evlenince sorun olur mu? Hiç ilişkiye girmediğim halde neden büyük? CEVAP Sevgili yavrum, yapısal özellik. Normaldir. Kimilerinde böyle, kimilerinde öyle olur. Erkekler pek buna bakmazlar. Kendi haline bırak.

Aşık olmak istiyorum

15 yaşında kızım. Ben bir erkek arkadaşımın olmasını çok istiyorum. Aşık olmak istiyorum. Ne önerirsiniz? Sevgilimin olması için ne yapmalıyım? CEVAP Sevgili yavrum, sevgilin de olsun, aşık da ol. Ama bunlar romantik düzeyde kalsın. Yani duyguların estetik ve şiirsellikle beslensin. Böylece gelecekte kuracağın düzende, edeneceğin arkadaşınla çok daha kaliteli ilişkilerin olacak. Eğer bunu günlük yaşama indirgersek bir yanda sevgili, elde telefon, internetin karşısında chatleşme.. Akıl oralarda, ders önünde buralarda, annen öteki odalarda, varsa başkaları kapılarda bekler. Canın çıkar be yavrum. Acelen ne? Daha önünde uzun yılların var.

Kızlık zarım yok mu?

22 yaşında kızım. Nişanlıyım. Nişanlımla birçok kez ilişkiye girdik. Benden kan gelmedi. Kızlık zarım bozulmadı mı yoksa bende kızlık zarı yok mu? CEVAP Değerli okurum, kızlık zarın bozulmadı. Sorunsuz penis içeri kabul etti. Yani o kapı esnekti. Gıcırdamadan, ses çıkarmadan açıldı. Birçok kızda olduğu gibi sen esnekler grubuna dahilsin. Ama zar orada duruyor.

Mastürbasyon yaptım

17 yaşında kızım. Mastürbasyon yaptım, orgazm oldum. Sabah 2 damla kan geldi. Sizce kızlığım bozulmuş mudur? CEVAP Sanmıyorum, sevgili okurum. Bozulmadı. Vajinanın girişini koru, kızlık zarın bozulmaz.

Deniyorum olmuyor

22 yaşında, nişanlı kızım. Cinsel ilişkiye girmeye korkuyorum. Kendimi hazır hissettiğimde 2-3 defa denedik ama sonradan reddettim. Rahat olmak ve bunu başarabilmek için ne yapmalıyım? CEVAP Değerli okurum, biraz cilve, biraz naz, biraz öpücük... Yüzmüş kuyruğuna getirmişsin. Eğer içindeki duygular öyle uygun görüyorsa gerdek gecesine kadar bekleyiver. Ama ikiniz de “Denemeden bu işi yapmayacağız, 50-60 yıl sürecek birliktelikte kumara zar atmayacağız” derseniz hayat sizin, yol sizin. Oraya bizim kararımız işlemez.

Çekiniyorum ama...

18 yaşında kızım. Erkek arkadaşım ilişkiye girmek istiyor. Ben de istiyorum ama bir yandan da çekiniyorum. Bu durumda ne yapmalıyım? CEVAP Sevgili okurum, ben burada istasyon memuru değilim ki. Trafik memuru hiç değilim. Deneyip denemeyeceğini en yakınlarına sor. Teyzen, halan, amcazadelerin en önemlisi annen ve baban. Ama sakın ağabeyine sorma

Koku geliyor

17 yaşındayım. Ne zaman mastürbasyon yapıp boşalmasm burnuma acayip bir koku geliyor. Çok iğreniyorum. Acaba bu bir sorun mudur? CEVAP Değerli okurum, bu meniden gelen koku olabilir. Meninin kendine özel bir kokusu vardır. Erkekler için iç açıcı değildir. Öyle anlaşılıyor ki senin koku alma duygun çok hassas. Kolayı var yavrum, mastürbasyon önce yanına bir şişe kolonya ya da parfüm koy. İşin bitince de öteki avucunla onu koklayıver. Dert etttiğin şeye bak!?

Kimse beni istemiyor

1 yıllık evliyim, 30 yaşındayım. Penisim epey büyük. Karımın canı yanıyor, ilişkiye giremiyoruz. Eşimi aldatmak istemezdim ama geçtiğimiz günlerde başka bir kadınla ilişkiye girmek istedim. O da beni reddetti. Ne olur bana yardım eder misiniz? CEVAP Değerli okurum, bu konuya köşemizde sık yer veriyoruz. Kadınlar da, sen de haklısın. Ama tedavisi yok. Ameliyatla kısaltılmıyor, küçültülmüyor. Bir kere daha yineleyelim; idareli kullanmalısın.

Kızlık zarım bozulmuş mudur?

Erkek arkadaşımın cinsel organı benimkine sadece dokundu. Hamile olmadığımdan eminim. Acaba kızlık zarım bozuldu mu? Kan gelmedi ama şüpheleniyorum. CEVAP Bozulmadı sevgili yavrum, bozulmadı, bozulmadı. Binlerce kez söyledim.

GÜNÜN SÖZÜ

Gerçeklerde hayaller gibi kabul görseydi dünya daha yaşanmaya değerdi. H.D.

Türk profesörden prostat kanserine darbe!

Norveç’te Oslo Üniversitesi Yasam Bilimleri bölümü ve Oslo Üniversite Hastane’sinde öğretim üyesi ve Harvard Üniversitesi’nde de misafir araştırmacı olan Kayserili Prof. Dr. Saatçioğlu, prostat kanserinde anahtar rol oynayan bir mekanizmayı ortaya çıkardı.

Ayrıca, Prof. Dr. Saatçioğlu ve ekibi, bu mekanizmayı bozacak bir yöntem geliştirerek farelerde prostat kanserini iyileştirmeyi başardı. Prof. Dr. Saatçioğlu’nun bu bilimsel çalışması, dünyada bioyoloji bilimlerde en önde gelen bilimsel dergilerden biri olan 'Proceedings of National Academy of Sciences - PNAS’ da yayınlandı.

Prof. Dr. Saatçioğlu, buluşları hakkında şu bilgileri verdi:

'KLK4 PROTEİNİ'

"Bu mekanizmanın merkezinde rol alan KLK4 adlı geni yıllar önce keşfetmiştik. Fakat prostat kanserindeki görevini bilmiyorduk. Ayrıca, KLK4’ün prostata özgün ekspresyonu olduğunu ve prostat kanser hücrelerinde büyümeyi düzenlediğini de göstermiştik. Bu çalışmada ise, KLK4 proteininin prostat kanser hücrelerinin en temel sinyal yollarından ikisinin olduğunu bulduk. Öyle ki, hücre kültüründeki kanser hücrelerinde KLK4 yapımını baskıladığımızda hücreler büyüme özelliklerini kaybettiler ve ’apoptoz’ dediğimiz program edilmiş hücre ölümüne yakalandılar.

Bu bulgular ışığında Amerika’da MD Anderson Kanser Enstitüsünden Dr. Bülent Özpolat ile ortak çalışma yaptık. Bu deneylerde insan prostat kanseri tümörlerin farelerde büyüttük ve nanoteknolojik bir yöntem kullanarak geliştirdiğimiz KLK4 baskılayıcı formülasyonu doğrudan kana verdiğimizde tümörlerin birkaç hafta içinde küçülüp hemen hemen yok olduğunu gördük. Amacımız bu yöntemi optimize ederek en kısa zamanda prostat kanserli hastalarda denemek."

Bu bulguların kendilerini bilimsel anlamda birçok yönden heyecanlandırdığını belirten Prof. Saatçioğlu, şöyle dedi:

"Prostat kanserinde ilk defa böylesine temel ve detaylı bir mekanizmayı ortaya çıkardığımız için, bu bulgular ışığında prostat kanser hücrelerinin moleküler ve hücresel yapısını daha iyi anlayabileceğiz. Buna ek olarak, bu mekanizmayı kullanarak insanlarda prostat kanserini tedavi etme olanağı çıktığından, bulgularımızın hem temel çalışmalar ve hem de kliniğe yönelik uygulamalar açısından önemli olduğunu düşünüyorum."

DHA

Uyuyamıyor musunuz?

ABD’deki Florida Üniversitesi’nden bilim adamlarının ülke çapında yaptığı araştırma, sigara içenlerin yüzde 11,9’unun uykuya dalmakta güçlük çektiğini gösterdi.

Araştırmada, gece, Amerikalıların yüzde 10,6’sının uykusunun bölündüğü, yüzde 9,5’inin de sabahın ilk saatlerinde uyandığı belirtildi.

Sigarayı bırakanların ise uyku kalitesinin iyileştiği görüldü.

Bilim adamları ayrıca, içilen her sigaranın uykudan 1,2 dakika çaldığını vurguladı.

Araştırma "Psychology, Health & Medicine" dergisinde yayımlandı.

Kansızlık kilo problemine yol açıyor

Uzman Diyetisyen Serkan Tutar konu ile ilgili bilgiler verdi:

Kansızlık özellikle kadınlar başta olmak üzere ülkemizde sıklıkla görülen bir hastalıktır. Her on bireyden beşinin kansızlık sıkıntısı çektiği düşünülürse bu yaşam kalitesini oldukça düşürmektedir. Kansızlık en çok vejetaryen kadınlarda görülmektedir. Bunun en önemli nedeni hem regl dönemlerinin yaşanmasına bağlı olarak kan kayıplarının yaşanması ve demir içeriği yüksek olan besinlerin tüketilmemesidir.

Kansızlık sıkıntısı çeken vejetaryen bireylerde en sık görülen belirtiler yorgunluk, halsizlik, uyku hali, zor nefes alma ve tırnaklarda beyazlıkların oluşmasıdır. Genellikle vejetaryenlerde görülmese de kansızlık sıkıntısı olan bireylerde sıklıkla kilo sıkıntısı da görülmektedir. Anemi olan kişilerde havadan alınan oksijen verimli kullanılmadığı için diyet yapılsa bile yağ yakımında zorluklar meydana gelmektedir. Özellikle diyet yapan anemi hastalarının bir diyetisyen yardımı ile zayıflamaları gereklidir.

Kadınların yaşamları boyunca yüksek oranda kan kaybetmelerine bağlı olarak gebe kalmada risk, adet düzensizliği ve kalp rahatsızlıkları meydana gelebilir. Özellikle gebelik döneminde kan değerlerinin sürekli takip edilmesi kan değerindeki düşmeleri engellemede önemlidir.

Sadece düzenli beslenme ile vejetaryen olanlarda kansızlık sıkıntısının yaşanması engellenir. Demir içeriği yüksek olan yumurta, tam tahıl ürünleri, yağlı tohumlar ve koyu yeşil yapraklı sebzelerin günlük beslenme programının içerisinde bulunması önemlidir. Ayrıca yemeklerin hemen ardından içilen çayın demir emilimini azalttığı unutulmamalı ve yemeklerden en az 1 saat sonra açık şekilde içilmelidir.

DİYET YAPAN VEJETARYENLERE ÖZEL

Vejetaryen beslenme birkaç çeşidi olsa da genel olarak et, tavuk ve balığın tüketilmemesi olarak tanımlanmaktadır. Vejetaryenlerin beslenme düzenleri genel hatlarıyla bakıldığında sağlıklı gibi görünse de uzun vadede bazı sıkıntıların yaşanmasına neden olabilir.

Vejetaryen beslenmenin sağlıklı yönleri: Vejetaryenlerde et ve ürünlerinin tüketilmemesi nedeni ile yüksek kolesterol sıkıntısı genellikle yaşanmamaktadır. Çünkü kolesterol sadece hayvansal kaynaklı gıdalarda bulunmaktadır. Ayrıca yüksek kan kasıncı kalp sağlığı açısından bir tehdit unsurudur. Vejetaryenler düşük sodyum alımları nedeni ile düşük kan basınçlarına sahiptirler ve kalp hastalıklarına yakalanma açısından düşük riskli grupta yer almaktadırlar.

Şeker hastalığının dünyadaki prevelansı oldukça yüksek olsa da vejetaryenlerin şeker hastası olma riski oldukça düşüktür. Çünkü vejetaryen beslenmenin temelinde bol posa alımı ve kompleks karbonhidrat tüketimi yer almaktadır. Posa kan şekerinin dengeli olmasında en önemli etmendir. Ayrıca bazı kanser türlerine yakalanmada et tüketiminin fazla olması tetikleyici unsurdur. Vejetaryenlerin kolon ve göğüs kanserine yakalanma riski, et tüketen bireylere göre daha düşüktür.

Vejetaryen beslenmenin zararlı yönleri: Protein en önemli besin öğelerinden biridir. Özellikle doku onarımı ve kas yapımında görevlidir. Protein içeriği en yüksek olan gıdalar hayvansal kaynaklı gıdalardır. Özellikle protein kalitesi açısından bakıldığında yumurta ve kırmızı et ilk sırayı almaktadır. Vejetaryenlerin et tüketmemesi proteinin yeteri kadar alınmamasına neden olabilir. Bu nedenle et tüketmeyen bireylerin protein ihtiyacını karşılamaları için et yerine yumurta, süt, kurubaklagiller, peynir ve yoğurt tüketmesi şarttır.

Vejetaryen bireylerin en sık yaşadıkları sıkıntı kansızlıktır. Özellikle yetersiz düzeyde alınan demir minerali nedeni ile kan değerlerinizde düşmeler yaşanır. Vejetaryenlerin düzenli olarak demir değerlerine baktırması ne gerekirse uzman önerisi ile destek tablet alması gerekebilir.

Diyet yapıyorsanız… Vejetaryen beslenme düzeninde zaten düşük düzeyde alınan protein, demir ve B12 vitamini diyet yapıldığında daha düşük düzeylerde alınma riski bulunmaktadır. Bu besin öğelerinin temel kaynakları et ve ürünleridir. Demirin düşük düzeyde alınması kansızlığa, B12 vitamininin düşük alınması bağışıklık sisteminin ciddi oranda zayıflamasına neden olur. Kansızlık sıkıntınız varsa, vejetaryensanız ve diyet yapıyorsanız diyetinizde kesinlikle haftada en az 4 gün kurubaklagil bulunmalıdır. Ayrıca yumurta, peynir, yoğurt, ayran, yağlı tohumlar mutlaka diyetinizde yeterli düzeyde bulunmalıdır.

Gebelikten ve hastalıktan koruyor

Doğum kontrol hapları pek çok amaçla kullanılabiliyor. Adet düzensizliğinde ve istenmeyen gebeliklerden korunmada son derece etkili. Ayrıca bu hapları 2 yıl kullananlar yumurtalık kanserine yakalanma riskini yüzde 50 azaltıyor

Adet günü ne kadar ertelenebilir?

Nişanlımın adet dönemi evlilik günümüze denk geliyor. Daha önceki yazılarınızda adet döneminin doktor kontrolünde ertelenebileceğini belirtmiştiniz. Evlilik günümüzden ne kadar süre önce doktora gitmeliyiz? Bir de nişanlımın adet görmesi kaç gün ertelenebilir? CEVAP Sevgili okuyucumuz, adet kanamasının ertelenmesi için muhtemel adet tarihinden 10 gün kadar önce doktorunuza başvurursanız gerekli ilaçlarla kanama 10-15 gün kadar geciktirilebilir.

YAZININ DEVAMI BUGÜN POSTA GAZETESİNDE..

Tendeki tuz oranına dikkat

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Baki, kistik fiibrozis hastalığının dünyada çok görülen bir hastalık olduğunu söyledi.

Baki, kistik fibrozis hastalığının ailevi geçiş gösterdiğini belirterek, "Kistik fibrozis, Türkiye’de her 3 bin doğumda bir görülen hastalıktır. Kistik fibrozis genetik bir hastalık olduğu için özellikle akraba evliliklerinin çok görüldüğü ülkelerde sık karşılaşılmaktadır" dedi.

Bu hastalara tanı koymanın zor olduğunu ifade eden Baki, "Türkiye’de tanı konulmadan, tedavi edilmeden birçok çocuk bu hastalıktan hayatını kaybetmektedir. Hastalar bize, burun tıkanıklığı, akıntısı, tekrarlayan bronşit atakları, tekrarlayan zatürre, tekrarlayan ishal, karaciğer hastalığı, aşırı terleme gibi bulgularla geliyor. Düşünülmediği takdirde teşhis koymak mümkün değildir. Maalesef bu hastalar antibiyotikle tedavi edilmeye çalışılıyor ve büyük çoğunluğu tedavi edilmeden veya teşhis konmadan ölebiliyor" diye konuştu.

AİLELER ÇOCUKLARINI ÖPTÜKLERİ ZAMAN ANLAYABİLİR

Baki, gelişim geriliğinin de kistik fibrozisin habercisi olabileceğini vurgulayarak, "Hastaların iştahları yerinde olmasına rağmen kilo alamaz, aksine kilo kaybederler. Daha ileri yaşlarda bağırsak tıkanması gibi sindirim sistemine bağlı belirtiler ortaya çıkar. Özellikle yeni doğan bebekler, doğduktan sonra ilk gün içerisinde dışkılama yapar. Eğer bebek dışkılama yapamıyor ise bu hastalığın ilk belirtisi olabilir" dedi.

Ailelerin dikkatini çeken önemli hususlardan birinin çocuklardaki tuz kaybı olduğunu anlatan Baki, şöyle devam etti:

"Tuz kaybı fazla olduğu için çocukların teni normale oranla daha tuzludur. Aileler çocuklarını öptükleri zaman bunu fark edebilirler ve dolayısıyla böyle bir durumda da kistik fibrozis düşünülmelidir. Ayrıca hastaların ter bezlerindeki bozukluk nedeniyle de terleri normale göre çok daha tuzludur. Bu şekilde fazla miktarda kaybedilen tuz, sıcak havalarda hastada susuzluk problemine yol açar."

Prof. Dr. Baki, ailelerin bu konuda hassas davranmaları gerektiğini belirterek, "Hastalarda tanının gecikmesi, hastalığın seyri ve tedavinin etkinliği açısından sorunlar oluşturuyor. Bu tür hastalara mutlaka ter testi yapılması gerekiyor. Bu test yapılmadan hastalara teşhis koymak mümkün değildir" dedi.

AA

Yanlış saç ekiminin telafisi yok

Saç ekim operasyonlarının deneyimli kişiler tarafından gerçekleştirilmesi gerektiğinin altını çizen Türk Hair Trans Genel Direktörü Handan Acıkök, saç ekim sektöründe yapılan hataların boyutları konusunda vatandaşları uyardı.

Acıkök, işinin ehli olmayan kişilerin saç ekim işlemleri gerçekleştirmesinin, sektörde en çok yapılan hatalardan biri olduğunu söyledi. Saç ekiminde yapılan yanlışlıklar neticesinde ortaya çıkan olumsuzluklara değinen Acıkök şunları söyledi:

“Saç ekiminde en önemli konu, işin uzmanlarca yapılıp yapılmadığıdır. Öncelikle operasyonlarınızı muhakkak plastik cerrah gözetiminde yapmalısınız ve operasyonu gerçekleştiren kişi olarak bu işe uzun süre emek vermiş olmalısınız. Çünkü ne kadar deneyimliyseniz el beceriniz ve yeteneğiniz o oranda artıyor, saçı daha iyi tanır hale geliyorsunuz ve tecrübenizle hangi durumda ne yapmanız gerektiği konusunda doğru kararlar veriyorsunuz. Aksi halde geri dönüşü olmayan sonuçlar ortaya çıkabiliyor”

“TELAFİSİ YOK”

Saç ekim operasyonlarındaki risklere dikkat çeken Türk Hair Trans Genel Direktörü Handan Acıkök, ense bölgesinde iki kulak arasından alınan saç köklerinin zedelenmemesi gerektiğini belirterek saç köklerinin orantılı biçimde alınmayıp ekiminin ustalıkla gerçekleştirilmediği takdirde kişinin var olan saçlarını da tümüyle kaybettiğini söyledi.

Yanlış saç ekimi yapıldığı durumlarda ikinci seansta hatanın telafi edilmesinin neredeyse imkânsız olduğunu ifade eden Acıkök, düşük bir ihtimal ile yine ense bölgesinde yeterli oranda saç kalmış ise belli düzeltmelerin yapılabileceğini, ancak genel olarak hatalı ekimler neticesinde saçların doğal görüntüsünü yitirdiğini söyledi.

“KALICI İZLER BIRAKIYOR”

Saç ekimi işlemlerinin ince ve detaylı tekniklerle gerçekleştirildiğini belirten Acıkök, kullanılan malzemelerin tek kullanımlık olması gerektiğini söyledi. Hatalı operasyonların kalıcı sorunlara yol açtığını belirten Acıkök şunları söyledi:

“Saç ekiminde yöntem ve araçlar çok önemli. Örneğin daha doğal saç görünümünü sağlamak için açılan ön kanalların ince olması gerekiyor. Benzer şekilde, ense bölgesinden alınan saç kökü miktarı da en yüksek derecede olmalı ve aynı ölçüde ekilmeli. Ne kadar açıklık olursa olsun başarılı bir yöntemle iyi sonuçlar alınabiliyor. Ancak sektördeki uygulamalara baktığımızda çeşitli yanlışlıklarla karşılaşıyoruz. Ense bölgesinden saç kökleri alınırken eğer kalın pançlar kullanılıyorsa bu, kanalların geniş olmasına yol açıyor, ensede kalıcı noktacıklar oluşuyor ve kalın kanallar açıldığı için saç doğal görüntüsünü kaybetmiş oluyor”

“SAÇ EKİMİ BİR SAĞLIK KONUSUDUR”

Saç ekiminin her şeyden önce bir sağlık konusu olduğunun altını çizen Türk Hair Trans Genel Direktörü Handan Acıkök, saç ektirmek isteyenlere tavsiyelerde önemli tavsiyelerde bulundu:

“Saç ektirmeyi düşünenler öncelikle bu işi iyi yapan firmaları tercih etmeli. Firma ile iletişime geçtiklerinde ise mutlaka uzmandan tüm süreçler hakkında bilgi almalı. Ayrıca firmanın referansları incelenmeli ve ticari kaygılardan uzak olduğundan emin olunmalı. Saç ekimi estetikten öte bir sağlık konusudur ve ona göre değerlendirilmelidir. Doğallık ise en temel kriter olmalı. Eğer saç ektirdiğinizi kimse farketmiyorsa operasyon başarılı geçmiş demektir”

Okullar açıldı, enfeksiyonlara dikkat!

Liv Hospital Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İsmail Gönen, okul ve kreşlerde çocukların yakın temasta olmasının hastalıkları kolayca yaydığını belirtiyor ve ekliyor:

“Çocuklar kreşe veya okula başlayana kadar ev ortamında çok daha hijyenik ortamlarda bulundukları için pek hastalanmazlar. Okul ve kreşlerin açılması ile birlikte durum tersine döner. Kalabalık ortamlar, havalandırmanın az olduğu, hijyenik şartların tam olarak sağlanamadığı mekanlarda çocuklardaki bulaşıcı hastalıklar için ideal bir ortam oluşturur. Okulda görülen rahatsızlıkların başında soğuk algınlığına neden olan gribal enfeksiyonlar gelir” diyor. Okullarda sık rastlanan diğer bulaşıcı hastalıkların hepatit ve parazit enfeksiyonları olduğunu söyleyen İsmail Gönen “Bu hastalıkların bazıları aşı ile önlenebilen hastalıklardır. Bazılarından korunmak için ise hijyen şartlarına dikkat edilmesi gerekir” diyor.

ÇOCUĞUN EKSİK AŞISI KALMASIN

Grip, solunum yoluyla bulaşan özellikle Eylül ile Mart aylarında görülen, öksürük, ateş, halsizlik, nezle ile seyreden bir hastalıktır. Ayrıca öksürük, burun akıntısı ya da tıkanıklığının ardından akciğer enfeksiyonu, sinüzit ve orta kulak enfeksiyonu gibi hastalıklara zemin hazırlayabilir. 6 aydan büyük tüm çocuklara mevsimsel grip aşısı yapılmalıdır. Okul çağı çocuklarında görülen döküntülü hastalıklardan kızamık, kızamıkçık ve kabakulak için Sağlık Bakanlığı tarafından ilk dozu bir yaşında ve hatırlatıcı dozu 6 yaşında olmak üzere tüm okul çocuklarına rutin aşı yapılmaktadır.

Çocuklarda önemli olan bir diğer hastalık hepatitlerdir(sarılık). Özellikle dışkı ile bulaşmış yiyeceklerle ağız yoluyla geçen A tipi sarılık okul çocuklarında sık görülmektedir. Sarılıktan korunmanın yollarının başında gıda ve el temizliği gelmesine rağmen yüzde yüz korunmak için mutlaka aşı yapılmalıdır. Sağlık Bakanlığı tarafından bu yıl hepatit A aşı takvimine alındı, ancak hepatit A aşısı eksik olan okul çocukları mutlaka 6 ay arayla iki doz şeklinde aşılanmalıdır. Okul çocuklarında görülen döküntülü hastalıklardan biri olan suçiçeği, bulaştırıcılığı en yüksek viral enfeksiyondur. Ancak doğru zamanda yapılan aşılama ile hastalığa karşı maksimum korunma sağlamak mümkün olabilmektedir.

EL TEMİZLİĞİNE DİKKAT EDİLMELİ

Gribal enfeksiyonlar sadece solunum ve hava yoluyla değil, elle de bulaşabilir. Bu yüzden el temizliğine dikkat etmek lazım. Bunun yanında çocuklarda, tuvalet ve el temizliğine yeterince dikkat edilmediği durumlarda bağırsak parazitleri de görülebilmektedir.  Bağırsak solucanı olan çocuklarda burun kaşıntısı, ağızdan yastığa su akması, makatta kaşıntı, zaman zaman karın ağrısı, kilo alamama gibi belirtiler görülebilir. Koruyucu önlemlerin başında tuvaletten sonra sabunla el yıkanması, açıkta satılan gıdaların yenilmemesi, sebze ve meyvelerin çok iyi yıkanması gelir. Bunun dışında çocukların hijyenik koşullarda eğitim ortamlarının düzenlemesi, hijyen kurallarını alışkanlığa dönüştürecek eğitim programlarının verilmesi önemlidir.

Bulaşıcı hastalık tanısı konan çocuklar doktorun önerdiği süre boyunca okula gönderilmemelidir. Ayrıca çocuğunuzda herhangi bir hastalık ortaya çıktığında, okul yetkilileri bu durumdan haberdar edilmelidir. Hastaya yakın diğer çocuklar takibe alınarak hastalığın yayılmasını engelleyecek tedbirler alınabilir.

Hastalıklardan korunmak için püf noktaları:

Eller sık sık yıkanmalı.
Havalandırması iyi olmayan yerlerden uzak durulmalı.
Kalabalık ortamlardan kaçınılmalı.
Kalem, kitap, bilgisayar ve bardak gibi özel eşyalar ortak kullanılmamalı.
Mendiller tek kullanımlık olarak tüketilmeli.
Bol miktarda meyve, sebze ve su tüketilmeli.
Düzenli olarak uyumaya dikkat etmeli.

Saç dökülmesini önleyebilirsiniz

Saç dökülmesi sorunu yaşayanların saçlarını tamamen kaybetmeden önce yardım almaları gerektiğinin altını çizen uzmanlar, öncelikle kan tahlili yaptırarak demir, tiroid, östrojen ve testesteron hormonu seviyesinin ölçülmesi, bununla birlikte beslenme alışkanlıklarının gözden geçirilmesi uyarısında bulundu.

Handan Acıkök, erkeklerde günlük 50 ile 80 arası saç teli dökülmesinin normal karşılanması gerektiğini; buna karşılık 80 telden fazla saçı dökülen kişilerin saçlarını hızla kaybetme riski ile karşı karşıya olduklarını söyledi. Sıradan saç dökülmelerinin doğru beslenme ile önlenebileceğini belirten Prof. Dr. Osman Müftüoğlu ise saçın kökten beslendiğini ve saç bakım ürünlerinin yetersiz kaldığını kaydetti.

Sıradan saç dökülmelerinin, sadece doğru beslenerek veya ihtiyaca uygun besin destekleri kullanarak ve saçlara doğal-sağlıklı ürünlerle bakım yaparak, dökülmelerinin ciddi ölçüde önüne geçilebileceğini belirten Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, saçlar kökten beslendiğini ve saç bakımı ürünlerinin saçı tedavi etmediğini, beslemediğini, güçlendirmediğini ve biyolojik yapısına etkili müdahalelerde bulunamadığını ifade etti.

Saçların iyi beslenmesi için, işe doğru ve dengeli bir beslenme planı ile başlanması gerektiğinin altını çizen Müftüoğlu, saç için gerekli olan besin unsurlarının saça sadece kan yoluyla ulaşabildiğini ve saç dökülmesinin doğru beslenme ile mümkün olabileceğini söyledi.

Handan Acıkök, bayanlarda saç dökülmesi ile ilgili uyarılarda bulundu:

SAÇ DÖKÜLMESİNİN ÖNÜNE NASIL GEÇİLEBİLİR?

“Bayanlarda saç dökülmesi eğer bir genetik yatkınlıktan kaynaklanmıyorsa, saçların çok gergin toplanmamasını, fazla fön çekilmemesini ve kalıcı perma yaptırılmamasını öneriyorum. Bunların yanı sıra saçı havalandırmamak, çok sık yıkamak ve çok taramak da dökülmeyi tetikleyen diğer unsurlar. Saçları dökülmeye başlayan bayanlar bu titizliği gösterdikleri takdirde saçları normal seyrine girecektir”

Saç dökülmesi durdurulabilir mi? sorusuna da cevap veren Acıkök şunları söyledi:

“Saç dökülmesini durduracak ömürlük bir yöntem şu anda mevcut değil. Saç köklerinin bulunduğu cildin 2 ml altına vitamin enjekte edilerek gerçekleştirilen saç mezoterapisi tedavisi ya da yine aynı bölgeye trombosit enjekte edilerek gerçekleştirilen Pure PRP tedavilerinde dökülen saçın ömrünü 1-2 yıl uzatmak mümkün; ancak saçlar doğal yollarla veya hastalık sebebi ile kaybedilmişse tek çözüm saç ekimidir”

Kadınlar obeziteye karşı

Kocaeli'de gelecek hafta uygulamaya başlanacak Obezite ile mücadelede hareketli ve sağlıklı yaşam" projesinde 344 kadınının kan yağı, hemogram, vücut yağ oranı analizi ve vücut ölçümleri yapılacak.

Büyükşehir Belediyesi Sağlık ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanı Osman Poyraz, obezitenin ülkede önemli bir sağlık sorunu haline geldiğini belirterek, toplumun obezite ve riskleri konusunda bilgi düzeyini artırarak, bireylerin sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel aktivite alışkanlığı kazanmalarını teşvik etmek için projeyi başlattıklarını söyledi.

Proje kapsamında yapılacak egzersizlerin 30 Eylül Pazartesi günü İzmit Seka Sporcu Eğitim Merkezi ve Yahya Kaptan Şehit Recep Topaloğlu Spor Salonunda başlayacağını ifade eden Poyraz, şunları kaydetti:

"Program çerçevesinde step, aerobik, plates uygulanacak. Proje süresince kişilerden 15 günde bir, kilo, bel, kalça ve bacak çevresi gibi ölçümler alınacak. Böylece ölçümlerdeki olumlu ve olumsuz değişimler değerlendirilebilecek. Kişilere yüz yüze anketler uygulanarak, kişinin beslenme alışkanlıkları, fiziksel aktivite durumları ve yaşam tarzlarıyla ilgili bilgiler değerlendirilecek. Proje sonucunda veri analizi ve değerlendirmesi yapılarak bilim dünyasının faydalanabileceği bir kaynak oluşturulacak."

AA

Zayıflayan rahat eder

Fazla kilolu erkeklerde göbek ve göbeğin altında toplanan yağlar aşağıya doğru sarkarak cinsel organın üzerine geliyor. Bu da penisin normalden kısa görünmesine neden oluyor. Bu durumdan rahatsızsanız hem sağlığınızı korumak hem de bu sorunu ortadan kaldırmak için zayıflayın

SORU: Penisim içeride duruyor, neden?

22 yaşındayım. Penisim içte duruyor ve sertleşince 10 santim kadar. Çoğu zaman içeride durması normal midir? 1.85 boyunda, 92 kilo biriyim. Kiloyla alakası olabilir mi? Bu durum benim için sorun yaratır mı?

CEVAP

Kilosu fazla olanlarda yağ dokusu da kalın olmaktadır. Cilt altında ve erkeklerde daha çok göbek ve göbek altı bölgede toplanan yağ dokusu hafif aşağı doğru sarkarak penis kökünün üzerine yığılmakta, penis boyunun gerçekte olduğundan çok daha kısa görünmesine neden olmaktadır.

Penisin tam üzerinden parmaklarınız ile kemiğe doğru sıkıca bastırırsanız bu farkı siz de açıkça görebilirsiniz. Zayıflama yolu ile hem bu sorunu gidermek hem de genel sağlığa katkıda bulunmak en akılcı çözüm yoludur. Gerekli durumlarda plastik cerrahi ameliyatları veya liposuction yöntemi ile de bu bölgedeki yağlar alınarak çözüm sağlanabilir.

SORU: Erken mi boşalıyorum? 22 yaşındayım. Ben kendimde erken boşalma sorunu olduğundan endişe ediyorum, erken boşalma nedir?

CEVAP

Kişinin kontrolü dışında, cinsel ilişki öncesinde veya ilişkinin hemen başında çok az bir uyarıyla ve tekrarlayıcı biçimde boşalma olmasıdır. Bu durum kişide ve eşinde memnuniyetsizlik yaratır.

Tarifi sadece boşalma süresiyle sınırlamamak gerekir. Hayat kalitesine etkileri de önemli. Erken boşalma sorunu ilişkiye etkisi, cinsel davranışlarda değişim, cinsel özgüven, utanç duygusu bakımından da değerlendirilmelidir. Erken boşalma başarı ile tedavi edebildiğimiz bir sorundur.

SORU: Çocuğum olur mu?

2 yıl önce tüp bebek tedavisi gördük. Eşim bir operasyon geçirdi. Kendisinde hiçbir sperm hücresine rastlanmadı. Acaba bizim başka bir yolla bebek sahibi olmamız mümkün mü?

CEVAP

Testiste sperm hücresi mevcut değil ise şimdilik tek çare ilerlemekte olan kök hücre çalışmalarını beklemek olabilir. Testiste sperm aranmasının mikrocerrahi yöntem ile yapılması başarı şansını arttırmaktadır. Eğer bu yöntem uygulanmadıysa bir kez de bunu deneyebilirsiniz

SORU: Yumurtalıklarım ağrıyor, neden olabilir?

25 yaşındayım. Yumurtalıklarımdan ağrı çekiyorum. Bir de sol yumurtlağımda misket büyüklüğünde bir yuvarlak cisim var. Ağrının sebebi ne olabilir?

CEVAP

Bu tip durumlarda muayene etmeden yorum yapmak çok hatalı olabilir ve hayati tehlikesi olan bazı hastalıkların ihmaline neden olabilir. Durumunuz basit bir kistten kaynaklanmakta olabileceği gibi acilen ameliyat gerektiren bir tümör de olabilir. Sizin yapmanız gereken en kısa zamanda üroloji uzmanına başvurarak muayene olmaktır.

Günümüzün en tehlikeli uyuşturucusu: Şeker

Şekerli yiyecek ve içeceklerin insan sağlığını tehdit ettiğini belirten Hollandalı araştırmacılar, şeker için de sigarada olduğu gibi "sağlığa zararlıdır" uyarısı yapılmasını önerdi.

Amsterdam Sağlık Servisi başkanı Paul van der Velpen'e göre şeker, günümüzün en tehlikeli uyuşturucusu. Velpen, "Şekerli yiyecekleri tüketenler tehlikesinin de farkında olmalı. Bu sözlerim biraz abartılı gelebilir ama şeker gerçekten günümüzün en tehlikeli uyuşturucusu ve erişilmesi çok kolay. Şeker de sigara, alkol gibi bağımlılık yapıyor ve sağlık için oldukça zararlı" diye konuştu. 

Ülkelerin obeziteyle savaştığını belirten Van der Velpen, bu durumun sağlık harcamalarını da artırdığını belirtti. Şekerin de alkol ve sigara gibi bağımlılık yaptığını vurgulayan Velpen, şekeri bırakmanın da tıpkı sigarayı bırakmak kadar zor olduğunu söyledi.

Hamilelikte kalsiyum ihtiyacı ne kadardır?

 Hamilelik döneminde kalsiyum annede kemik erimesi gelişmemesi için ve bebekte kemik, diş gelişiminin sağlıklı olabilmesi için gereklidir. Bunun dışında da kalsiyumun vücutta çeşitli görevleri vardır. Gebelik döneminde yeterli kalsiyum alınmazsa bebeğin gelişimi için gereken kalsiyum annenin kemiklerinden karşılanır, bu da annede kalsiyum eksikliğine ve ileriki yıllarda kemik erimesi (osteoporoz) oluşmasına zemin hazırlar.

Hamilelikte kalsiyum ihtiyacı ne kadardır?

Yörsan Gıda Mühendislerinden  Nilüfer Hakarayan'ın verdiği bilgiye göre gebelik döneminde bir kadının günlük alması gereken kalsiyum miktarı:1000 miligram  olup,  kadının 18 yaşın altında olması halinde  ise günlük kalsiyum ihtiyacı 1300 mg'dır.

Kalsiyum içeren besinler:

Süt, yoğurt, peynir kalsiyumdan en zengin besinlerdir. Bunun dışında kuru kayısı, ceviz, fındık, badem, alabalık, koyu yeşil yapraklı sebzeler ve kuru baklagiller kalsiyum açısından zengindir.

Yörsan Gıda Mühendislerinden  Nilüfer Hakarayan aşağıda bazı yiyecek ve içeceklerdeki yaklaşık kalsiyum miktarlarını şu şekilde belirtiyor.

-         100 ml süt: 125 mg kalsiyum içerir

-         1 su bardağı inek sütü: 250 mg kalsiyum içerir

-        1 su bardağı yoğurt: 250 mg

-        1 dilim (30 gram) beyaz peynir ortalama 100 mg (peynirin çeşidine göre değişir)

-        1 avuç fındık veya badem : 50 mg

-         1 avuç kuru üzüm: 30 mg

Beyaz tene 'siyah' nakil olmuyormuş!

Kırklareli’nde 12 yaşındayken oynadığı av tüfeği patlayınca yüzü parçalanan Recep Kaya (21), yüz nakli için 1 yıl önce Antalya’daki Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne başvurmuştu. Recep Kaya 3 gün önce “Yüz bulundu gel” diye telefon aldı. Antalya’ya gitmek için İstanbul Atatürk Havalimanı’na doğru yola çıkan Recep’e ikinci bir telefon geldi: “Gelme. Vericide kan dolaşım bozukluğu çıktı. Nakil iptal edildi.”

FOTOĞRAFI GÖRDÜLER

İşin aslı şuydu: İzmir’de beyin kanamasından ölen İngiliz turist Nathan Dean Anderson’ın (24) dokuları Recep’le uyuşunca bilgisayar iki genci eşleştirmişti. Ancak Nathan’ın siyahi olduğu unutulmuştu. Ölenin fotoğraflarına bakılıp siyahi olduğu görülünce naklin iptaline karar verilmişti. Bunu Recep’e anlatmak yerine ‘kan dolaşımı’ bahane edildi.

MEVZUATA GÖRE 'TEN RENGİ UYUMU'  ŞART

Kaya’ya yapılması planlanan yüz naklinin ‘ten uyumu’ nedeniyle iptal edildiği ortaya çıktı. Kaya’nın beyaz tenli, Anderson’un da siyahi olması nedeniyle durumun mevzuata aykırı olduğu belirtildi. Kompozit Doku Nakli Mevzuatı’nda ten rengi uyumu aranır maddesi yer alıyor.

GERÇEĞİ SONRADAN ÖĞRENDİ, ŞUNU SÖYLEDİ:

Yüzü bağışlanacak kişinin siyahi olduğunu sonradan öğrenen Kaya, "Bana takılacak yüzün bir siyahiye ait olduğunu ve naklin bu yüzden iptal edildiğini öğrendim. Ten uyuşmazlığı nedeniyle kötü bir görüntü oluşururdu diye düşünüyorum" dedi.

'KISMET BÖYLEYMİŞ'

Kaya, gazetecilere yaptığı açıklamada, tek umudunun yüz nakli olarak sağlığına kavuşmak olduğunu söyledi. Daha önce birçok kez yüzünden ameliyat olduğunu ancak istenen sonuca ulaşılamadığını ifade eden Kaya, şöyle konuştu: "Bana takılacak yüzün bir siyahiye ait olduğunu ve naklin bu yüzden iptal edildiğini öğrendim. Ten uyuşmazlığı nedeniyle kötü bir görüntü oluştururdu diye düşünüyorum. Olduktan sonra olurdu ama kötü bir görüntü olurdu. Ben kendisini görmedim. Geri döndüğüme üzüldüm ama kısmet böyleymiş. Bundan sonra beklemeye devam edeceğim. Umudumuz devam ediyor. Ne zaman ’gel’ denilirse gideceğiz. Telefon bekliyoruz."

SORUN TEN RENGİ Mİ, BAĞIŞLANMAMASI MI?

Bodrum’da geçirdiği beyin kanaması sonrası İzmir’de sevk edildiği hastanede beyin ölümü gerçekleşen İngiliz vatandaşı Nathan Dean Anderson’ın organları, ailesi tarafından bağışlanmıştı. Siyahi olan Anderson’un bağışlanan yüzü, cilt renginin uyum sorunu nedeniyle alınamamıştı.

Acı haberle yıkılan ve tedavi sürecinde Anderson’un başından ayrılmayan TIR şoförü babası Cristopher Anderson ile halası Elaine Walters, organlarını bağışlama kararı aldı. Karar üzerine Anderson’un korneaları, iki böbreği, karaciğeri ve kalbi, Türk hastalara nakledilmek üzere alınmıştı.

BU İDDİAYA GÖRE BAĞIŞLAMADILAR

Başka bir iddiaya göre Anderson’un ailesi, dini törenlerini gerekçe göstererek oğullarının yüzünü bağışlamadı.

Doğru beslenme görme kaybını yavaşlatabilir

Yaşlılığın bazı organlarda fonksiyon düşüklüklerine neden olduğunu belirten Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Aras, bu organların başında da gözün yer aldığını aktardı.

Cengiz Aras, "Yapılan araştırmalar doğru beslenme ile yaşlılığa bağlı görme kaybının yavaşlatılabileceğini ortaya koyuyor. Yaşlıların görme kaybından korunması için sigara içmemelerinin yanı sıra balık, yeşil ve kırmızı sebze tüketmeleri gerekiyor" dedi.

Doğru beslenmenin organların yaşlandıkça görevlerini tam yapamaz hale geldiği yaşlılıkta büyük önem kazandığına dikkati çeken Aras, yaşlılık hastalığı olarak bilinen "sarı nokta" hastalığının da görme kaybına yol açarak yaşam standardını düşürebildiğini, kötü beslenmenin de "sarı nokta" hastalığının nedenlerinden biri olarak kabul edildiğini anlattı.

KRONİK HASTALIKLARI KONTROL ALTINA ALIN

Aras, "Bu sorundan korunmak için sigara içmeyin, alkolü ölçülü tüketin, bol bol balık yiyin, kırmızı etten uzak durun, katı yağ yerine zeytinyağı tercih edin, 'sarı nokta' hastalığına karşı domates, kırmızı biber, portakal gibi sebze ve meyveleri sofranızdan eksik etmeyin.

Ayrıca bir diyabet ya da hipertansiyon hastası doğru beslenmediği takdirde, o hastalıklarının gözdeki bulgusu kötü sonuçlar doğurabilir. Kötü beslenme sonucu vücut yağ ve basınç düzeylerinin bozulmasına bağlı kan şeker dengesinde problem olacaktır. Bu tablo da tansiyon yüksekliğine ve diyabete bağlı göz problemlerinin ortaya çıkışını hızlandıracak ya da var olan problemin ağırlaşmasına yol açacaktır. Diyabet ve hipertansiyon hastaları için dahiliye uzmanlarınca düzenli takip ve yeterli tedavi alımı çok önemlidir" değerlendirmesinde bulundu.

AA

Obezite tehlikesi okul kapısında

Aktif Yaşam Derneği Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Haydar Demirel çocukların okul döneminde daha aktif olmalarının desteklenmesi konusunda ailelere ve öğretmelere çağrıda bulundu.

Fiziksel aktivite, çocukların sağlıklı ve zinde olmasını sağlayan en önemli unsurlardan biri. Bir yandan kemik ve kas kitlesinin sağlıklı olmasını, tip 2 diyabet ve kalp hastalıkları riskinin azaltılmasını, şişmanlığın önüne geçilmesini sağlarken, çocukta kaygı ve stres gibi sorunların azaltılmasına ve ders başarılarının artırılmasına da yardımcı oluyor. Okullar çocukların fiziksel olarak aktif olmaları için sayısız fırsatla dolu! Okul bahçesinde oyunlar oynayabilir, ders aralarında fiziksel aktivite içeren etkinlikler yapabilir, sportif faaliyetlere katılabilirler.

ÇOCUKLAR İÇİN AKTİF BİR OKUL DÖNEMİ

Aktif Yaşam Derneği Başkanı Prof. Dr. Haydar Demirel çocukların okul döneminde daha aktif olmaları ile ilgili şunları söylüyor:

BAHÇEDE OYUN İMKÂNLARI

Dünya Sağlık Örgütü, çocukların kaliteli bir yaşam sürmesi için her gün veya haftanın çoğu günü en az 60 dakika fiziksel aktivite yapmalarını öneriyor. Çocukların zamanlarının büyük bir kısmını okullarda geçirdiklerini düşünürsek okullar çocukların fiziksel olarak aktif olmalarına katkıda bulunacak en önemli mekânlardan biri. Okul saatleri ve okul sonrası saatlerde çocuklar için fiziksel aktivite imkânlarının büyük bir kısmını bahçede oyun oynamak, yürüyüş yapmak gibi orta şiddetli aktivitelerin alması gerekiyor. Orta şiddetteki aktivitelerin yanında, yakalamaca gibi hızlı koşuları içeren aktif oyunlar oynanabilir, ip atlama, koşma, futbol, basketbol gibi aktivitelerle de fiziksel aktivitenin şiddeti artırılabilir.

OKUL DIŞI ZAMANLARDA AİLE İLE AKTİVİTELER

Çocukların okul dışı zamanlarda aileleri ile geçirdikleri vakitlerde fiziksel olarak aktif olmaları bir diğer önemli konu. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, çocukların hareketsiz geçirdikleri zamanların birçoğu evde geçirilen zamanlar. Hareketsiz geçen bu zamanların daha aktif olabilmesi için de ailelere büyük rol düşüyor. Dünya’nın birçok ülkesi çocukların aktifleşmesine katkıda bulunmak için çalışmalar gerçekleştiriyor ve bu çalışmalarda aileye vurgu yapılıyor.

Çocukların aktif bir okul dönemi geçirmeleri için kilit nokta aileler. Ailelerin çocuklarını hem okulda hem okul dışı zamanlarında aktif olmaya yönlendirmesi gerekiyor. Türkiye’de de bu konuda adımlar atılması büyük bir önem arz ediyor.

Baş ağrısı beyin kanamasına neden olabilir

Sinsice yaklaşan ve istenmeyen sonuçları beraberinde getiren beyin kanamalarının belirtilerine karşı uyanık olmak gerektiğini söyleyen Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Ömür Kasımcan, “Uzun süreli, ilaçlarla geçmeyen ve günlük aktiviteyi etkileyen baş ağrıları varsa kesinlikle bir uzmana başvurulmalı” dedi.

Yüksek tansiyon ya da anevrizma (beyin damarlarındaki baloncuk) gibi bir nedene bağlı olarak yırtılması ya da hasar görmesi sonucu ortaya çıkan kanamalar, beyin zarları arasında olabileceği gibi beyin dokusunun içine de olabilir.

Beyin kanaması olan bir kişide ne tür belirtiler ortaya çıktığına değinen Dr. Kasımcan, subaraknoid kanamada öncü belirtinin aniden ortaya çıkan ve kişinin daha önce hiç tanımlamadığı, şiddetli baş ağrısı olduğunu söyledi. Bazen bu baş ağrısına vücudunun bir tarafında güçsüzlük, sara nöbeti, şuur kaybı gibi bulguların da eşlik edebildiğini vurgulayan Kasımcan, “Bu tür bulguların olduğu hastalarda baş ağrısı şikayeti göz ardı edilmemeli. Bir beyin cerrahisi uzmanına başvurulmalı” uyarısında bulundu.

İKİNCİ KEZ KANAMA RİSKİ VAR

Beyin kanamasına ameliyat veya endovasküler girişimle müdahale edildiğini belirten Dr. Kasımcan, beyin kanaması nedeniyle ameliyat olmuş bir hastanın dikkat etmesi gereken noktaları; “ Bir kere beyin kanaması geçiren hasta ikinci bir kanama için her zaman normal bir insana göre daha yüksek risk taşır. Eğer ilk kanamaya yönelik gerekli tedavi uygulandıysa ve takiplerinde problem yoksa genel olarak tekrar kanama beklenmez. Yine de bu hastalarda belirgin tekrarlayan baş ağrıları olduğunda takip eden hekimlerine başvurmaları uygun olacaktır. Bununla beraber yüksek tansiyon, sigara, doğum kontrol hapları, beyin kanamaları açısından risk oluşturur. Ayrıca gebelik de kafa içi basıncı artırdığı için kanamaya yatkın hastalarda riski artırır” şeklinde özetledi.

BEYİN KANAMALARI ÖNLENEBİLİR Mİ?

Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Ömür Kasımcan’ın verdiği bilgiye göre, yüksek tansiyon hastasıysanız, tansiyonunuzu kontrol altında tutmak, ailenizde anevrizma ya da beyin damarlarında sorun öyküsü var ve sizde de baş ağrısı mevcutsa bir hekime başvurmak, beyin kanaması riskini azaltmak için atılması gereken en doğru adımları oluşturuyor.

Yumurtalık kanseri riski azalıyor

Gebeliği önlemek için kullanılan yöntemlerden biri tüplerin bağlanması. Bu yöntem aynı zamanda vajinal yoldan giren bazı kanserojen maddelerin yumurtalıklara ulaşmasını engelliyor. Böylece yumurtalık kanseri riski azalıyor.

Akıntı ve kanama var

34 yaşında, 2 çocuk annesiyim. Cinsel ilişki sonrasında kötü kokulu akıntım var. Bazen lekelenme şeklinde, kanama da oluyor. Bu durum yüzünden ilişkiye bile girmek istemiyorum. Sizce bu neden kaynaklanıyor?

YAZININ DEVAMI BUGÜN POSTA GAZETESİNDE..

Kalp hastalığı hamileliğe engel olabilir

Kardiyoloji Uzmanı Dr. Cihan Dündar, kalp hastalıklarının kadınlarda hamileliğe engel olabileceğini vurguladı. Kalp hastalığı ile ilgili risklerin hamile kalmadan önce farkına varılması gerektiğini anlatan Uzm.Dr. Cihan Dündar "Kalpteki bazı sorunlar, gebelik esnasında anne ve bebeğin sağlığını riske attığında bu kişilerde gebeliğe izin verilmiyor" dedi.

Hamileliğin 5 ila 8’inci haftaları arasındaki dönemlerde kalp ve damar sisteminde olması gereken normal değişimler gerçekleştiğini ifade eden Uzm. Dr. Cihan Dündar, şöyle konuştu:

"Gebelik ile birlikte kalp atım hızı bir miktar artar. Kalbe gelen yük fazlalaşırken, kan basıncı da yüzde 10 oranında düşer. Hormonal değişimlerden dolayı damar duvarları zayıflamaktadır. Doğum sonrası erken dönemde de bebeğin ana atar damara olan baskısı ortadan kalktığı için annenin dolaşım sisteminde birtakım değişimler olur. Gebelik sonrası erken dönem de aynı gebelik dönemi gibi dikkat gerektirir."

İlker AKTAŞ/SAMSUN, (DHA)

Astım ilacı "Xolair 150mg" toplatılıyor

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunca yapılan yazılı açıklamaya göre, ilacı ithal eden firma, hatalı seri beyanında bulundu. Kurumun ilgili komisyonlarının yaptığı değerlendirmeler sonucu, "kontamine olduğu firma tarafından beyan edilen ürünün insan organizmasında akümülasyonu söz konusu olduğundan hatadan etkilenen serinin hasta seviyesinde geri çekilmesi" kararlaştırıldı.

Buna göre, söz konusu ürün, "ciddi ve hayati sağlık sorunlarının çıktığı ve çıkabileceğine dair kabul edilebilir nedenlerin bulunduğu" durumlarda uygulanan birinci sınıf A seviyesinde geri çekilecek. Ürünün piyasada olan S1698 parti numaralısı, yönetmelik gereğince hasta, eczane, ecza deposu, hastanelerden geri çekilecek, stoklarda bulunan ve dağıtımı yapılmadığı bildirilen 4 bin 82 ürün ise karantinaya alınacak.

Geri çekme işlemine derhal başlanarak, ilgili yönetmelik doğrultusunda hazırlanacak ayrıntılı rapor, kuruma gönderilecek. Stoklarında bulunan ve hatadan etkilenmedikleri belirtilen partilerin bu durumları, doküman yoluyla kanıtlanarak garanti edilecek. Hatanın nedeni ve tekrar etmemesi için alınan önlemler kapsamında, kök nedenin belirlenmesiyle alınacak aksiyonlar hakkında orjin firma raporu ve tercümesi gönderilecek.

Öte yandan Türkiye'ye giren 6 bin 44 üründen bin 962'sinin pazara sunulduğu, stoklarda hatadan etkilenmeyen başka bir seri bulunduğu, kasım sonuna kadar stoklarda sıkıntı yaşanmayacağı bildirildi.

CNNTurk.com

Bu cihaz, anne-babaların can simidi olacak

Bebeğin ayak bileğine bağlanan bir cihaz, ebeveynlere büyük kolaylık sağlayabilir.

Ayak bileğine bağlanan aygıt ile duvar ve mobil algılayıcılarından oluşan 3 parçalı cihaz sayesinde, düzenli olarak bebeğin kalp ritmi, vücut ısısı ve hareketlerinin yanı sıra odanın sıcaklığı, nem oranı, gürültü derecesi ve ışık seviyesi öğrenilebiliyor.

Huffington Post gazetesine göre, cihazın elde ettiği bu veriler bir uygulama yardımıyla ebeveynlerin akıllı telefon ya da bilgisayarlarına iletiliyor ve istenmeyen bir durum halinde anne ve babalara uyarı gidiyor.

Üretim aşamasında olan ve gelecek yıldan itibaren satışa sunulması planlanan cihazın anne ve babalar tarafından büyük rağbet görmesi bekleniyor.

AA

Günde 30 dakika spor yeterliymiş

Fazla kilosu olan sağlıklı 60 kişi 13 hafta boyunca izlendi. Katılımcıların yarısı günde 30 dakika, diğer yarısı 1 saat koştu, bisiklete bindi ve kas egzersizleri yaptı. Katılımcılardan, nasıl hissettiklerini, yorgunluk düzeylerini belirlemek için bazı sorulara yanıt vermeleri istendi ve kaç kilo verdikleri hesaplandı.

3 ay sonra sadece yarım saat spor yapanların ortalama 3,5, diğerlerinin 2,7 kilo verdiği görüldü. 30 dakika spor yapanların günün geri kalan kısmı için enerjisinin kaldığı, dolayısıyla bu kişilerin daha dengeli ve sağlıklı hayat sürdüklerini belirten bilim adamları, diğer katılımcıların ise yorgun düştüğünü ve enerjisini tükettiğini vurguladı.

Araştırmacılardan Astrid Jesperson, 30 dakika spor yapan ve daha fazla enerjiye sahip kişilerin merdivenleri kullanabildiğini, köpeğini gezdirebildiğini ya da işe bisikletle gidebildiğini belirtti.

AA

Kafein ergenlikte beyni olumsuz etkiliyor

İsviçre’deki Zürih Üniversitesi Çocuk Hastanesi’nden Reto Huber ve ekibinin yaptığı araştırma, kafein verilen ergenlik dönemindeki farelerin beyninin olgunlaşma sürecinin yavaşladığını gösterdi.

30 günlük farelere, insanlarda günde 3-4 fincan kahveye eşit kafein veren bilim adamları hayvanların derin uykusunun azaldığını ve beyin gelişiminin engellendiğini belirtti.

Bilim adamı, ergenlikte beynin olgunlaşmaya başlamasıyla bağlantıların büyük kısmının kaybedildiğini ve bunun derin uykuda meydana geldiğinin sanıldığını belirterek asıl önemli olan bağlantıların uzadığını, diğerlerinin azaldığını, söz konusu durumun ağın daha etkin, beynin ise daha güçlü olmasını sağladığını vurguladı.

Araştırmada, beynin yavaş olgunlaşmasının davranışsal sonuçlarının olduğu da belirlendi. Normalde yaş ilerledikçe daha meraklı hale gelen farelerin, kafein verildiğinde "utangaç ve ihtiyatlı" hale geldiği belirtildi.

AA

Troit hastalıklarını hafife almayın

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Dursun Ali Şahin, Doğu Karadeniz’de sıkça rastlanılan troit hastalıklarının dünyada medikal açıdan en sık rastlanılan hastalıkların başında geldiğini belirterek, troit bezinin iyotu sevdiğini ve kullanmak istediğini söyledi.

Yeterince iyot alınmaması durumunda troit bezinin çalışmayacağını ve büyümeye başalayacağını anlatan Şahin, "Troit bezi çalışmayıp büyüdüğü zaman, nefes almamız ve yemek yememiz de sıkıntılara yol açabilir. Karadeniz bölgesinde de iyot eksikliğinden kaynaklanan rahatsızlıklar çok görülüyor. Doğu Karadeniz’de guatr hastalığının görülmesindeki ana neden karalahana dediğimiz sebze. Bu sebzenin iyot eksikliğine ve guatr oluşmasına neden olabilecek özelliği var" diye konuştu.

Prof. Dr. Şahin, Doğu Karadeniz’deki guatr hastalıklarının sebebini sadece karalahanaya bağlamanın da doğru olmadığını ifade ederek "Lahana sadece bir etken. Bunun yanında kirlenen deniz suyundaki metallerin etkisi, hava durumu, nem durumu da etken. Her bölgenin ana etkeni farklıdır. Bu bölgede lahana ana etken olurken İç Anadolu veya Orta Anadolu bölgesinde de şeker pancarı etken olur" ifadelerini kullandı.

Doğu Karadeniz’de troit bezi hastalıklarının özellikle Rize’de çok yaygın olduğunu belirteren Şahin "Troit bezi hastalığı Rize başta olmak üzere Doğu Karadeniz’de çok yaygın ve belli bir yaş aralığı yok. Daha çok 30 ile 50 yaş arasındakilerde görülüyor. Zaten 70 ile 80 yaş grubu vatandaşlarımızın çoğunda görülüyor. Çocuklarda ise görülme olasılığı çok fazla değil" ifadelerini kullandı.

'ENGELLENEBİLECEK BİR HASTALIK'

Guatrın engellenebilecek bir hastalık olduğunu belirten Şahin "Hastalar iyot dengesini sağlamak için ekstra bir şey yemeyecekler. Dışarıdan iyot için bir vitamin almayacaklar. Guatr engellenebilecek bir hastalık. Eğer hastalıkla ilgilenmezseniz sorun teşkil eder. Türkiye ortalamasında troit hastalıkları ameliyatı yapılan hastaların yaklaşık yüzde 20’si kadarı kanser olabiliyor. Bu, beş hasta ameliyat olsa biri kanser çıkar demektir. Rize’deki hastalarımızda ise bu oran yüzde 46 civarında. Bu bizim ameliyat ettiğimiz iki hastadan biri normal, biri kanserli çıkıyor demektir. Bunda Çernobil faciasının önemli etken olduğu konusunda çalışmalar yapıldı" dedi.

Normalde troit hastasında kanser riski açısından şüphelenmediklerini ifade eden Şahin, "Rize’de gördüğümüz küçük bir nodülden bile şüpheleniyoruz ve biyopsi yapıyoruz. Ardından şüphelenmemizde de haklı çıktığımızı görüyoruz. Bölgede troit hastası olan insanlarda kanser olma oranının yüksek olması bizim için tehlike oluşturuyor. Bu genç ya da yaşlı fark etmiyor" diye konuştu.

'GUATRI OLAN HERKES AMELİYAT EDİLMİYOR'

Troit bezinin fazla çalışmasının sağlık açısından tehlikeli olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Dursun Ali Şahin, şunları söyledi:

"Aşırı terleme, sinirlilik, zayıflama, kilo almama gibi durumlarda, troitin fazla çalışmasında zehirli troit dediğimiz bir durum söz konusu olur. Eğer troit bezi çok çalışırsa azaltmak için belli ilaçları veriyoruz. Cerrahi müdahaleyi, ilaç tedavisi uygulamamıza rağmen toparlayamayan hastalarımıza uyguluyoruz. Verdiğimiz ilaçlarında bazı yan etkileri olduğu için onları da sık kullandırmıyoruz. Hemen cerrahi müdahale etmiyoruz. Zaten her guatrı olan hastayı ameliyat etmekte doğru değil"

Şahin, vatandaşların tiroit beziyle alakalı bir rahatsızlıklarının olup olmadığını en yakın aile hekimine başvurup yaptıracakları basit bir kan testiyle öğrenilebileceğini belirtere, Karadeniz bölgesinde ailesinde guatr hastalığı olan vatandaşların en azından yılda bir kere muayene olmaları gerektiğini sözlerine ekledi.

AA

Kemik erimesine karşı çocuklarınıza süt içirin!

Osteoporoz; halk arasında kemik erimesi olarak bilinen ve Dünya çapında 200 milyon bireyi etkileyen en yaygın kemik hastalığıdır. Osteoporoz; kemik yoğunluğunda azalma ile karakterize, özellikle vertebra ve femur kırıklarında yüksek insidans nedeni olan, sistemik kemik hastalığıdır.

Kemik yoğunluğu, endojen (genetik ve hormonal) ve ekzojen (beslenme ve fiziksel aktivite) faktörlerin bütününden etkilenmektedir. Kemik sağlığı için özellikle beslenme büyük öneme sahiptir. Yörsan Gıda Mühendislerinden Nilüfer Hakarayan  sağlıklı kemik yoğunluğu açısından elzem olan temel besin öğelerinin başlıca; kalsiyum, fosfor ve D vitamini olduğunu belirterek, kaynaklarının ise  süt ve süt ürünleri olduğunu dile getirdi.

Kalsiyum depolarında eksilme olması ve kemik yoğunluğunda meydana gelebilecek zayıflama osteoporoz ile ilişkilendirilebilmektedir. Kronik ve ileri derecede D vitamini yetersizliği olması, kemik matriksinde mineralizasyon eksikliği ve osteoid yoğunluğunda azalma semptomları da osteomalasia ile ilişkilidir. İnsan yaşamının çeşitli evrelerinde kemiklerin  mineral yoğunluğu değişim göstermektedir. 

Adolesan ve çocukluk  dönemde kemik yoğunluğunun hızla artış göstermesinde beslenme önemli bir etkiye  sahiptir. Maksimum kemik yoğunluğuna 25–35 yaşları arasında ulaşılırken, ilerleyen yaşlarda kalsiyum alımı artsa da kemik yoğunluğunda artış olmamaktadır.

Her yaş grubunun günde en az 2 su bardağı süt tüketmesi öneriliyor

Süt ve süt ürünlerinin kemik yoğunluğunun en üst noktaya ulaştığı yirmili yaşlara kadar tüketilmesi, kemik yoğunluğunun artmasına neden olur. Her yaş grubunun günde en az 2 su bardağı süt veya süt ürünlerini tüketmesi öneriliyor. Yörsan Gıda Mühendislerinden Nilüfer Hakarayan'ın verdiği bilgiye göre günde bir bardak süt içen bir çocuk, protein ihtiyacının %35’ ini, kalsiyum ihtiyacının %52’ sini, B12 vitamini ihtiyacının %98’ ni karşılayabiliyor. Çocuklarımızda malnütrisyonun( vitamin ve mineral yetersizliklerinden kaynaklanan hastalıklar) hala önemsenecek düzeyde olduğu ülkemizde, bu denli değerli besin maddesinin tüketiminin artırılması ve özellikle hayatımız boyunca sahip olduğumuz alışkanlıkların edinildiği en önemli dönem olan çocukluk ve gençlik dönemlerinde süt içme alışkanlığının kazanılması çok önemli bir konudur.

Türkiye 'Alzheimer'ın pençesinde!

Araştırmalar, Türk halkının giderek daha fazla hafıza sorunu yaşayacağını gösteriyor. Zira Türkiye Alzheimer Derneği verilerine göre, dünyada 30 milyonun üstünde, Türkiye‘de ise 400 bin civarında Alzheimer hastası var ve Türkiye, 2050 yılında dünyada en fazla Alzheimer görülecek ülkelerden biri.

Türkiye Alzheimer Derneği’nden yapılan açıklamada, Türkiye’nin 2050 yılında dünyada en fazla Alzheimer hastalığı görülecek ülkelerden biri olacağı belirtildi.

Unutkanlıkla karakterize olan Alzheimer hastalığı; yaşamın orta ve ileri evrelerinde ortaya çıkıyor ve 50 yaş altında görülmesi pek nadir oluyor. Görülme sıklığı yaşla birlikte artıyor ve 65 yaşında üzerinde on kişiden birinde görülüyor.

Alzheimer’i tamamen ortadan kaldırmak veya geriye döndürmek mümkün olmasa da erken tanı ve tedavi yöntemleriyle en azından hastalığın ilerlemesini durdurmak, temel hedef olan hasta ve yakınlarının yaşam kalitesini artırabilmek mümkün.

Türkiye Alzheimer Derneği, bu nedenle yakınlarında Alzheimer belirtileri hissedenlerin vakit kaybetmeden nöroloji uzmanına başvurmasını öneriyor. Birinci dereceden yakınlarında Alzheimer olanlar, hastalık açısından risk altında bulunuyor. Özellikle erken yaşlarda başlayan hastalıkta genetik faktörler daha çok rol oynuyor. 60 yaşından sonra başlayan hastalıkta ise ailevi özellikler daha az etkili. Diğer risk faktörleri arasında diyabet, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği ve obezite sayılabilir.

ALZHEIMER'DAN KORUNMAK MÜMKÜN MÜ?

'Yeni doğan bebeği bırakın ağlasın'

Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Acar, bebeğin anne karnında akciğerlerinin kapalı olduğunu söyledi. Bebeğin doğmadan önce de nefes alma hareketi yaptığını, ancak akciğerler kapalı olduğu için bu hareketin sadece "kotsal kaslar" denilen kaburgalar arasındaki kasların gelişimini sağladığını belirten Acar, bu sayede bebeğin doğduğu zaman nefes almaya hazır olduğuna dikkati çekti.

'AĞLAMAYAN BEBEKTEN ÇEKİNİRİZ'

Doğumdan önce akciğerlerin görevini, göbek kordonu yoluyla annenin üstlendiğini ifade eden Acar, şunları kaydetti:

"Bebek doğduktan sonra göbek bağı bağlanır, anneyle bağlantısı kesilir. Bu olayın sonrasında bebeğin kapalı olan akciğerleri açılmaya başlar. Bu ağrılı bir süreçtir. Yeni doğan bebek ilk solunum hareketiyle ağlamaya başlar. Bu ağlama aslında çocuğun akciğerlerinin açılmasına bağlı duyduğu ağrıdır. Bebek ağladıkça akciğerler daha çok açılır. Bebeğin ağlaması akciğerlerin açılmasını daha da hızlandırır. Yeteri kadar ya da hiç ağlamadıysa akciğerleri istenen düzeyde açılmayacağından müdahale gerekebilir. Bu yüzden ağlamayan bebekten çekiniriz."

Acar, sadece yeni doğan bebeğin ağlamasının beklenebileceğini, bu durumun ilerleyen dönemler için geçerli olmadığını sözlerine ekledi.

AA

Tip 1 diyabet için umut ışığı!

ABD’deki Indianapolis Üniversitesi’nden bilim adamları, 33 hastaya 12 hafta boyunca sedef hastalığında kullanılan molekülü (alefacept) enjekte etti. Bir süre ara verildikten sonra tekrar 12 hafta bu tedavi yöntemine devam edildi. Aynı dönemde 16 hastaya da plasebo verildi. Yemek yedikten sonra, 4 saat içinde molekülün verildiği hastalarda insülin üretiminin daha dengeli hale geldiği belirtildi. Ayrıca molekülün verildiği hastalarda hipoglisemi (kandaki şeker oranının ani düşüşü) krizlerinin daha az olduğu vurgulandı.

Araştırmaya imza atanlardan Mark Rigby, ilerde bu molekülün tip 1 diyabetin dengelenmesinde ve ilerlemesinin geriletilmesinde kullanılabileceğini, bu bakımdan sonuçların umut verici olduğunu ifade etti. Ancak Rigby, bu molekülün hastalığın tedavisini sağlamayacağına da dikkati çekti.

Tip 1 diyabet, insülin üreten pankeras hücrelerinden bazılarının kaybı olarak nitelendiriliyor. Sedef hastalığında olduğu gibi, tip1 diyabette de bağışıklık sisteminde kilit rol oynayan lenfosit T hücrelerinin anormal faaliyeti söz konusu.

AA

Erken teşhis uyarısı

 Dr. Değirmenci, alzheimer hastası yakınlarının sabırlı, sevecen, anlayışlı ve özverili olmaları gerektiğini de belirtti.

Denizli Devlet Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Taner Değirmenci, 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü nedeniyle bu hastalığa dikkat çekip, en sık ortaya çıkış belirtisinin tekrarlayıcı bellek kusurları olduğunu ifade etti. Dr. Değirmenci, alzheimer hastalığının en çok rastlanılan bunama hastalıklarından biri olduğunu ve 50 yaşından itibaren yavaş yavaş her iki cinste de genetik ilişkili ortaya çıkabileceğini belirtti.

Hastalığın tüm ırklar ve her türlü eğitimsel, ekonomik alt yapıda gelişebildiğini ifade eden Dr. Değirmenci, "Kişi bu kusurların farkındadır ama önüne geçemez. Bir süre sonra bu durum yakınları ve çevresi tarafından fark edilir. Bu aşamada yapılan başvurularda hastalığın erken tanısı konabilir. Erken tanı hastalığın tedavisi ve ilerlemenin kontrolü için önemlidir" dedi.

Dr. Değirmenci, alzheimer hastalığının kişinin geçmişte edindiği bilgileri korurken yeni öğrenilen bilgileri çabuk unutmasına sebep olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Alzheimer olan kişilerde bellek problemleri ve kognitif yıkım vardır. Hafıza, düşünme, mantık yürütme, yer ve zaman tayini, okuduğunu anlama, konuşma, günlük basit işleri yapma gibi işlevlerde bozukluklar, karar vermede güçlük çekme, kelime yetersizliği, düşüncelerini tamamlamada zorlanma gibi sıkıntılar yaşar.

Kişinin çevresine olan ilgisi giderek azalır ve bu kişi sosyal hayattan uzaklaşır, zamanını daha çok evde ve yatağında geçirir. Hastalığın ilerleyen dönemlerinde hastalar evden çıkıp kaybolabilir. Gece ve gündüzü ayırt edemeyip gece yarısı kalkıp giyinip evden dışarı çıkmak isteyebilirler. Görmede, tat almada ve koku almada kayıpları ortaya çıkabilir. On yıldan uzun süren ve giderek kötüleşen alzheimer hastası yakınlarının sabırlı, sevecen, anlayışlı ve özverili olmaları gerekiyor."

Ramazan ÇETİN/DENİZLİ, (DHA)

Uzun süredir kullanıyorsanız...

Doğum kontrol hapları kadınları istenmeyen gebeliklerden koruyor. Ama uzun süreli olarak bu hapları kullananların doktor kontrolünde olmaları, karaciğer ve pıhtılaşma testlerini yaptırmaları, tansiyonlarını ölçtürmeleri gerekiyor

Sonuç alacak mıyız?

3 yıllık evliyim ve bebek sahibi olmak için tedaviye başladım. Polikistik over hastasıyım. 4 aydır ilaç kullanıyorum. Bu ay da yumurta arttırıcı ilaca başladım ama olmadı. Tedavim ne kadar doğru? CEVAP Sevgili okuyucumuz, polikistik overde tedavinin birçok parçaları var. Eğer kilo fazlalığı varsa önce ve mutlaka bu sorunu halletmeniz gerekiyor. Daha sonra insülin direncini ortadan kaldırmak için şekerden uzak durmalısınız ve doktorunuzun verdiği ilacı kullanmaya devam etmelisiniz. Bu düzenlemelerden sonra yumurtlatmayı hızlandırcak ilaçların kullanılması gerekiyor. Doktorunuz onu da vermiş. Biraz sabırlı olmalısınız. Merak etmeyin, çok büyük olasılıkla istediğiniz bebeğe kavuşacaksınız, sevgiler...

Doktor benden parça aldı

Ben 47 yaşında, 2 çocuk annesiyim. Üç ay önce 15 günde bir düzensiz adet dönemi başladı. Doktorum benden parça aldı ve çıkan raporu size yolluyorum. Ancak doktorum bilgi vermedi. Sadece “Takip edeceğiz” dedi. Ne yapmam gerekiyor? CEVAP Sevgili okuyucumuz, önce rahim içinden alınan parçadan başlayalım; menopoza yakın yaşlarda kanama bozuklukları daima aklımıza ciddi birtakım hastalıkları getiriyor. Rahim ve yumurtalık tümörleri gibi. Sizden alınan parçada sadece polip çıkmış. Bunlar rahim içindeki dokudan (Endometriumdan) çıkan et beni tarzında gelişen, iyi huylu, masum oluşumlar. Kürtaj gibi yapılan bu biyopsi ile polipler tam alınmış ise, şikayetlerinizin büyük ölçüde azalacağını sanıyorum. Doktorunuzun dediği gibi takip edileceksiniz. Eğer yine düzensizlikler başlarsa duruma göre size başka bir tedavi verilebilir.

Hap kullanmam tehlikeli mi?

7 yıldır evliyim. En başından beri aralıksız doğum kontrol hapı alarak korundum. Son 4 yıldır da başka bir hap kullanıyorum. Çok sigara içiyorum. Ne gibi tehlikelerle karşı karşıyayım? Doğum kontrol hapını ne kadar süre daha kullanabilirim? CEVAP Sevgili okuyucumuz, 7 yıldan beri doğum kontrol hapı kullanıyorsunuz. Doğum kontrol hapları uzun süre kullananlarda tansiyon yüksekliği, karaciğerde ufak sorunların oluşması ve pıhtılaşma faktörlerinde değişikliklere neden olabilir. Özellikle sigara içenlerde pıhtılaşma faktörlerindeki değişiklik damarlarla ilgili sorunlara yol açabilir. Bu nedenle doktor kontrollerinizi yaptırın. Muayene sonucunda korunma yönteminizi değiştirmeniz istenebilir.

Aşı hastalıktan koruyor

Rahim ağzı kanserine her yıl dünyada 500 bin kadın yakalanıyor ve çoğu geç kalındığı için maalesef kurtarılamıyor. Aşının bilinen yan etkisi yok. Üstelik kadını yüzde 80-85 oranında da koruyor ve hastalanmasını engelliyor

Aşıyı yaptıralım mı?

18 ve 17 yaşında 2 kızım var. Onlara rahim ağzı aşısı yaptırmak istedim. Ama farklı doktorlardan farklı görüşler geldi. Bana yol gösterir misiniz? Kızlarıma aşı yaptırayım mı? CEVAP Sevgili okuyucumuz, rahim ağzı kanseri için geliştirilen aşılar son 5 senedir dünyada kullanılıyor. Yaklaşık 9 seneden beri de üzerinde çalışılıyor ve alınan sonuçlar, varsa yan etkiler inceleniyor. Yapılmasında hiçbir sakınca yok. Bugüne kadar yaklaşık 50 milyondan fazla aşı yapıldı, ciddi bir yan etki yok. Rahim ağzı kanserinin nerdeyse yüzde 100 nedeni HPV enfeksiyonudur. HPV’nin 130 dan fazla tipi var ve bunlardan 15 kadarı kansere neden oluyor. Bulunduğumuz bölgede en sık görülen tipler için hazırlanan bu aşılar yüzde 80-85 oranında rahim ağzı kanserinden koruyor. Dünyada senede 500 bin yeni rahim ağzı kanseri yakalanıyor ve bu hastaların yarıdan fazlası kurtarılamıyor. Aşı için en ideal yaş 9-11. Yapılan çalışmalar 35-45 yaşına kadar da yapılabileceğini ve etkili olacağını gösteriyor. Bence kesinlikle kızlarınızı aşılattırın.

Neden başım ağrıyor?

27 yaşındayım. Son aylarda adet döneminde hep başım ağrıyor. Acaba bu normal bir durum mu? Bir kadın doğum uzmanına başvurmalı mıyım? CEVAP Sevgili okuyucumuz, baş ağrısının pek çok nedeni olabilir. Görme bozuklukları, bazı kulak, beyin hastalıkları, tansiyon yükselmesi veya bazı enfeksiyonlarda olduğu gibi. Adet kanaması öncesi veya adet zamanı baş ağrısının hormonlarla ilişkisi olabilir. Ama kesi tanıyı kadın doğum hekiminiz ve bir nörolog beraber koymalı. Bunun için de kan tahlilleri, belki basit bir röntgen filmi, belki de tomografi veya MR çekilmesini isteyeceklerdir.

Rahim ağzı kanseri mi oldum?

41 yaşımdayım. Rahim ve bir yumurtalığım alındı. İki yıldır akıntım var. Cinsel ilişkiden sonra kan geliyor. Doktorlar enfeksiyon olduğunu söyledi. Bunun için antibiyotik ve fitil verdiler ama yine geçmedi. Rahim ağzı kanseri miyim? CEVAP Sevgili okuyucumuz, rahim alındıktan sonra o bölgede kanser çıkma olasılığı çok düşük. Rahim alınması iki şekilde yapılır. Birinci metod: Sadece rahmi alıp rahim ağzını bırakmak. İkinci yol ise günümüzde en çok kullanılandır; rahmi total olarak almak (Rahim ağzı ile beraber). Size yapılan ameliyat ilk tarife uyuyorsa bunu doktorunuzla konuşmalı ve smear testini her sene tekrarlamalısınız. Şüpheli durumlarda kolposkop denen aletle (görüntüyü 20-30 kere büyüten) vajinanın değerlendirilmesi lazım. Eğer rahim total olarak alınmışsa kanser olasılığı çok düşüktür. Kanama, akıntı gibi bir şikayet varsa önce smear test yapılmalı ve sonra tedaviye geçilmelidir.

AIDS'de 'korunma' önemli

Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yasemin Zer, GAÜN Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı tarafından bir otelde düzenlenen "Gaziantep bölgesi enfeksiyon günleri toplantısı"nda yaptığı konuşmada, AIDS'in HIV virüsüyle bulaşan ömür boyu devam eden bir hastalık olduğunu söyledi.

Virüs alındığında kronikleşen ve tedavi etme şansı yüksek olmayan AIDS hastalığının ortaya çıktığını aktaran Zer, "AIDS, koruyucu tedbirlerin ön planda olduğu bir hastalık. Bu nedenle hasta olmama önem taşıyor. Çünkü tedavisi oldukça pahalı ve tamamen tedavi etme şansınızın olmadığı, ömür boyu devam eden bir hastalık. Virüsün kendine özgü özelliklerinden dolayı aşısı da yok. Vücudun savunma sistemini çökerttiği için kanser başta olmak üzere enfeksiyon hastalıklarından ölümlere yol açabilir" değerlendirmesinde bulundu.

Hastalığın yeni tedavi rejimleriyle son döneme erişme zamanının uzadığını vurgulayan Zer, doğru tedavi ve takip edilmesi koşuluyla bu sürenin 12-15 yıla kadar seyrettiğini kaydetti.

Zer, kan ve kan ürünleri, vücut salgılarıyla bulaşan hastalığın en iyi tanımlanmış bulaşma yolunun ise cinsel temas olduğunu bildirdi.

AA

Öğle uykusu öğrenmeyi geliştiriyor

Amerikalı bilim adamlarının yaptığı araştırma, öğle vakti bir saat uyuyan 3-5 yaşındaki çocukların öğrendiklerini daha iyi hatırladığını gösterdi.

Araştırmacılar, öğle yemeğinden sonra uyuyayan çocukların öğleden sonra görsel ve uzamsal başarılarının uyumayanlardan daha iyi olduğunu, olumlu etkinin ertesi gün de devam ettiğini belirtti. Ayrıca öğlen uyuyan çocukların öğrendiklerini daha fazla hatırladığı görüldü.

Araştırmaya imza atanlardan Rebecca Spencer, öğle uykusunun okul öncesi çocuklar için önemli olduğunun ilk kez kanıtlandığını belirtti.

AA

20 Eylül 2013 Cuma

Doğru beslenme görme kaybını yavaşlatabilir


Doğru beslenme görme kaybını yavaşlatabilir
Yaşlılığın bazı organlarda fonksiyon düşüklüklerine neden olduğunu belirten Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Aras, bu organların başında da gözün yer aldığını aktardı.
Cengiz Aras, "Yapılan araştırmalar doğru beslenme ile yaşlılığa bağlı görme kaybının yavaşlatılabileceğini ortaya koyuyor. Yaşlıların görme kaybından korunması için sigara içmemelerinin yanı sıra balık, yeşil ve kırmızı sebze tüketmeleri gerekiyor" dedi.
Doğru beslenmenin organların yaşlandıkça görevlerini tam yapamaz hale geldiği yaşlılıkta büyük önem kazandığına dikkati çeken Aras, yaşlılık hastalığı olarak bilinen "sarı nokta" hastalığının da görme kaybına yol açarak yaşam standardını düşürebildiğini, kötü beslenmenin de "sarı nokta" hastalığının nedenlerinden biri olarak kabul edildiğini anlattı.
KRONİK HASTALIKLARI KONTROL ALTINA ALIN
Aras, "Bu sorundan korunmak için sigara içmeyin, alkolü ölçülü tüketin, bol bol balık yiyin, kırmızı etten uzak durun, katı yağ yerine zeytinyağı tercih edin, 'sarı nokta' hastalığına karşı domates, kırmızı biber, portakal gibi sebze ve meyveleri sofranızdan eksik etmeyin.
Ayrıca bir diyabet ya da hipertansiyon hastası doğru beslenmediği takdirde, o hastalıklarının gözdeki bulgusu kötü sonuçlar doğurabilir. Kötü beslenme sonucu vücut yağ ve basınç düzeylerinin bozulmasına bağlı kan şeker dengesinde problem olacaktır. Bu tablo da tansiyon yüksekliğine ve diyabete bağlı göz problemlerinin ortaya çıkışını hızlandıracak ya da var olan problemin ağırlaşmasına yol açacaktır. Diyabet ve hipertansiyon hastaları için dahiliye uzmanlarınca düzenli takip ve yeterli tedavi alımı çok önemlidir" değerlendirmesinde bulundu.
AA
Doğru beslenme görme kaybını yavaşlatabilir

Vücudun en çekici ve itici bölgeleri neresi?


Vücudun en çekici ve itici bölgeleri neresi?

Johannesburg'daki Bangor ve Witwatersrand üniversitelerinde yürütülen araştırmada, cinsel çekicilik bakımında vücudun 41 bölgesinin değerlendirildiği, ayakların ise hazırlanan listede en düşük puanı aldığı açıklandı.
Çekicilik açısından ayakları diz kapakları takip ediyor. Araştırmanın sonucu ayakların cinsel açıdan önemli bir çekim bölgesi olduğuna yönelik inancı da sarsmış oldu. Araştırmanın sonuçları Nöroloji dergisi Cortex'te yayımlandı.
Araştırma sonuçları erkeklerin bacakların arka kısımlarını ve elleri çekici bulduklarını da ortaya koydu.
Araştırma ayrıca erkeklerinde de sanılanın aksine, vucutlarında kadınlarınkiler kadar çok sayıda erojen bölge bulunduğu ifade edildi. Konu ile ilgil olarak Bangor Üniversitesinden Oliver Turnbull, "bir çok insan kadınların vücudunun erojen bölge ile dolu olduğunu, erkeklerin ise tek bir erojen bölgesi olduğunu düşünüyor" dedi. 
 
KADIN VÜCUDUNUN EN EROTİK BÖLGELERİ
Kadınların ağızları ve dudakları en erotik vücut bölgesi seçildi. Araştırmacılar bu bölgenin 10 üzerinden 7.9 erotik bulunduğunu ortaya koydu. Ense kokü erotiklik seviyesinde 7.5 puan aldı. Göğüs ve meme uçları 7.3 puan ile üçüncü oldu. Kalçalar ancak 4.5 puan alabildi. Basenler 3.5 puan aldı. Ayaklar ise sadece 1 puan alabildi.
 
ERKEK VÜCUDUNUN EN EROTİK BÖLGELERİ
Erkek vücudunda en erotik bölge 7 puan ile ağız ve dudaklar seçildi. Kasıklar 5.8 puan ile ikinci oldu. Ense kökü 5.6 puan aldı. Erkeklerin meme uçları 4.8 puan aldı. Bel ise 208 puan aldı. Erkek bücudunda en az çekici buluan bölge ise 1 puan ile ön kol oldu.
Vücudun en çekici ve itici bölgeleri neresi?

Çifte kabustan neştersiz kurtuldu

Çifte kabustan neştersiz kurtulduÖnce ameliyat önerilen Dormanlı’nın hayatı, ’ölürsün’ denilerek ameliyattan vazgeçilmesiyle kabusa döndü. Bir daha anne olamama ve ölüm korkusuyla baş başa kalan Dormanlı, Prof. Dr. Fatih Şendağ’ın tek delikten girerek yaptığı ameliyatla miyomdan da kanamalardan da kurtuldu. Dormanlı, "Kabuslarım bitti" dedi.

İstanbul’da işadamı Hakan Dormanlı ile mutlu bir evlilik sürdüren, 11 yaşında Toprak adlı bir oğlu bulunan Hülya Dormanlı, bir yıl önce adet dönemlerinde aşırı kan kaybetmeye başladı. Bu nedenle sık yorulan, merdiven dahi inip çıkamayan Dormanlı, birçok doktora gitti. Aşırı kan kaybettiği için zaman zaman kan nakli yapılan genç kadın, kansızlık tedavisi görmeye başladı.

'LÖSEMİ’ TEŞHİSİ

6 ay sonra gittiği doktorlardan biri ise lösemi teşhisi koydu. Sorununa çare aramayı sürdüren Dormanlı’nın aslında lösemi olmadığı, rahim boşluğundaki miyomların aşırı kanamaya yol açtığı ortaya çıktı. Tedavi için rahminin alınması gerektiği söylenen Dormanlı, ikinci çocuğunu doğurmak istediği için bu teklife sıcak bakmadı. Bazı doktorlar ise miyomun tehlikeli bir yerde tutunduğunu, rahim alınırsa kan kaybından ölebileceğini söyledi. Bir daha anne olamamaktan korkarken bu kez ölüm tehlikesiyle başbaşbaşa kalan Dormanlı, tatil için ailesinin bulunduğu İzmir’e geldi.

İZMİR’DE ŞİFA BULDU

15 gün sürüp birkaç gün aradan sonra tekrar başlayan adet kanamaları yüzünden huzuru kalmayan Dormanlı, ailesinin önerisi ve desteğiyle yeniden tedavi arayışına girdi. Hülya Dormanlı’nın hastalığı kabusu, İzmir Kent Hastanesi’nde Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Fatih Şendağ tarafından gerçekleştirilen laparoskobik denilen kapalı yöntem ameliyatla sona erdi.

’OĞLUMU BİR YILDIR OKULA BİLE GÖTÜREMEDİM’

Ameliyattan önce kansızlığını tedavi etmeye yönelik geçici çözümler sunulduğunu belirten Hülya Dormanlı şunları anlattı:

"Aşırı kanamaların yol açtığı kansızlık nedeniyle lösemi tanısı bile aldım. O kadar halsizdim ki son bir yıl çocuğumu okuluna bile götüremedim, yürüyemez oldum. Kanamaya miyomların neden olduğu saptanınca rahmimin alınması gerektiği, ardından da ameliyatın ölüm riski taşıdığı söylendi. Rahmimin alınacağını söylediklerinde çok üzüldüm. Çünkü ben ikinci çocuk, oğlum Toprak (11) da bir kardeş istiyordu. Bu tedavi yöntemini bilmiyordum. Şu an ameliyat olmamış gibiyim, çıkıp yürüyüp gidebilirim. Kabuslarımdan kurtuldum."

’AŞIRI ADET KANAMASI MİYOM OLABİLİR’

Çifte kabustan neştersiz kurtuldu

Karın germe, kalp krizi riskini azaltıyor


'Karın germe, kalp krizi riskini azaltıyor'
Birçok kadının hamilelik sonrası kurduğu hayallerden biri de yeniden düz ve estetik bir karına sahip olmak. Ancak karın duvarının direncini ve estetik duruşunu sağlayan kaslar, hamileliğin son aylarında karnın aşırı büyümesi ile oluşan gerilime dayanamayarak birbirinden uzaklaşıyor. Tekrarlayan gebelikler sonrası ise karın ön duvarı tüm direncini yitirmiş oluyor.
 
Doğum sonrası kadınlar ideal kilolarına kavuşmuş olsa bile karın sarkması, yemek sonrası hazım problemleri, şişkinlik hissi gibi problemlerle karşılaşabiliyorlar. Karın duvarının yeterli direnci gösterememesi de midenin rahatlıkla genişlemesine ve devamlı kilo almaya yol açıyor. Bu durumda kadınların tekrar düz ve estetik bir karına sahip olmasını engelleyebiliyor. 
 
Op. Dr. Tamer Şakrak, hamilelik sonrası kadınların karın germe operasyonu ile yeniden düz ve estetik bir karına sahip olabileceklerini söyledi. Karın germe operasyonu ile karnın üst ve yan taraflarındaki yağ dokularının liposuction yöntemi ile çekildiğini belirten Op. Dr. Şakrak, “Daha sonra karın altına sarkmış olan fazla cilt ve cilt altı doku çıkarılarak gergin bir karın cildi elde edilir. Karın ön duvarında deforme olan kaslar plikasyon yöntemi ile birbirine yaklaştırılarak, iç karın olarak bilinen bölgedeki doğuma bağlı deformasyonlar giderilir” dedi. 
 
KALP KRİZİ RİSKİNİ DE DÜŞÜRÜYOR
Özellikle 40 yaş üzerindeki insanların kalp krizi riskinin bel çevresi ile doğru orantılı arttığını söyleyen Op. Dr. Tamer Şakrak, “Bu nedenle karın germe ameliyatı 40 yaş üzeri hastalarda kalp krizi geçirme riskini direk olarak azaltmaktadır” diye konuştu.
ntvmsnbc
'Karın germe, kalp krizi riskini azaltıyor'

Sadece et yiyebiliyor, ilaç gelirse çikolata da yiyecek


Sadece et yiyebiliyor, ilaç gelirse çikolata da yiyecek
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Gastroenterolojisi Bilim Dalı'nda, şiddetli ishal sorunu yaşayan 5 yaşındaki Fatmagül Bektaş'a 'sukraz izomaltaz eksikliği' tanısı konuldu. Böylece Türkiye'de ikinci defa bu hastalık kayda geçti.

Prof. Dr. Sema Aydoğdu, bu hastalığın, bağırsaktaki şeker, nişasta ve karbonhidratın sindirim ve emilimiyle görevli olan hücrelerde bulunan enzimin eksikliği anlamına geldiğini, kemik erimesi ile gelişme geriliğine yol açtığını söyledi.


EK GIDALAR ALINCA ŞİDDETLİ İSHAL BAŞLADI

Bursa'da yaşayan egzoz tamircisi Muharrem Bektaş (35) ve ev hanımı Meryem Bektaş (30) çiftinin 6 yıl önce yaptığı evlilikten Fatmagül ismini verdikleri kızları dünyaya geldi. Yaklaşık 6 ay anne sütüyle beslenen ve herhangi sağlık sorunu bulunmayan Fatmagül, ek gıdalar alınca şiddetli ishal başladı. Küçük Fatmagül, hastaneye götürülmesine rağmen ishalden kurtulamadı. Bektaş çifti hastane hastane dolaşarak küçük kızları için çare aradı.


GELİŞME GERİLİĞİ VE KEMİK ERİMESİ

Böbrek rahatsızlığı sebebiyle ishal sorunu yaşadığı belirtilen Bektaş, uzun süre çeşitli tedaviler görmesine rağmen şiddetli ishal devam etti. İshalin yanı sıra gelişme geriliği ve kemik erimesi gibi sorunların baş gösterdiği Fatmagül Bektaş, yaklaşık bir ay önce Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi'ne getirildi. EÜ Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Gastroenterolojisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sema Aydoğdu ve ekibi tarafından muayene edilen, tetkikleri yapılan Bektaş'a, Manisalı Beyza Adabay'dan sonra Türkiye'de ikincisi kez `sukraz izomaltaz eksikliği" hastalığı tanısı konuldu.

BÜYÜMESİNE ENGEL OLUYOR

Sukraz izomaltaz eksikliğinin bağırsaktaki şeker, nişasta ve karbonhidratın sindirim ve emiliminde görevli olan hücrelerde bulunan enzimin eksikliği anlamına geldiğini belirten Prof. Dr. Aydoğdu, bunun çocuğun büyümesine engel olduğu gibi, çocukta kemik erimesi ve gelişme geriliğine yol açtığını söyledi. Bu hastalığı olan kişinin meyve, sebze, pirinç, patates, çikolata gibi hiçbir besini yiyemediğini söyleyen Aydoğdu, hastanın sadece et ile beslenebildiğini belirtti.

Hastalığın genetik olduğunu söyleyen Aydoğdu, "Şekerli ve nişastalı gıdaların sindirimi için ince bağırsak hücrelerinde sukraz ve izomaltaz isimli enzimlerin miktarının düşük olması veya hiç olmaması sonucu ortaya çıkan bir hastalık. Bebekler anne sütüyle beslendikten sonra ek gıdalarda yapılan beslenmede, hepsi de nişastalı ve şekerli gıdalar olduğu için bu sorun ortaya çıkıyor. Bu hastalık belirtisini çok şiddetli ishal ile gösteriyor. Hastada adeta idrar gibi ishale sebep oluyor" dedi.

BAĞIRSAK KANSERİNE SEBEP OLUYOR

Fatmagül'ün çok şiddetli ishal sorunu ile hastaneye getirildiğini anlatan Prof. Dr. Aydoğdu, "Günde 1 litreye varan bir dışkılaması vardı. Oysa bu yaşta bir çocuk için normal olanı 100 gramlık bir dışkılama yapmaktır. Çok şiddetli bir karın şişliği var. Bu sukraz ve izomaltaz sadece çocuklukta değil, her yaşta enzim eksikliğine göre kişinin başına gelebiliyor. Bu hastalığa tanı konulması çok zor. Çok sayıda gıda etkilediği için biz hekimlerin tanı koymakta güçlük çektiği bir hastalık. Çok dikkat etmemiz gereken bir sorun. Hep bu sorunu çekenlerin hastalığı gözden kaçıyor. Yıllarca bu sorunu çekmek zorunda kalıyor. Fatmagül şu an 5 yaşında ama hastalığı sebebiyle çok ciddi bir gelişme geriliği var. Şu an 3 yaşında bir çocuk kadar. Bu hastalık çocuklarda gelişme geriliğine ve kemik erimesine yol açıyor. Bu tanının gecikmesi daha ileri yıllarda bağırsak kanseri gelişimine yol açıyor. Bu tür geçmeyen ishali olan çocuk, genç ve yetişkinler doktora başvurmalı, nedenlerinin araştırılması sağlamalıdır" diye konuştu.


İLACI ABD'DE

Hastalığın Avrupa kıtasında çok daha fazla görüldüğünü, ancak Asya ve Afrika'da nadiren rastlanan bir hastalık olduğunu söyleyen Aydoğdu, "Avrupa verilerine baktığımızda bu hastalık 5 bin kişide bir insanda görülüyor. Asya ve Afrika'da az görülen bir hastalıktır. Verilere baktığımızda ve bizdeki akraba evliliklerini düşündüğümüzde, ülkemizde hastalığın yaklaşık 50 ile 80 bin arasında kişide olduğunu tahmin ediyoruz. Ama bu kadar hasta verisi elimizde olmasına rağmen kesin tanı olan hasta sayımız ise şuan sadece iki. Bu yüzden tanı almamış ve çok uzun süre devam eden ishallerde sukraz ve izomaltaz hastalığını göz önünde bulunduralım" dedi. Hastalığın ekmek içinde bulunan bir bakterinden üretilen özel bir enzimle tedavi edildiğini belirtilen Aydoğdu, "Tedavi için özel bir enzim gerekiyor. Bu da Amerika'da üretiliyor. Bu enzim geldikten sonra kızımız kısmi olarak nişastalı ve şekerli ürünleri tüketebilecek. Şu an ise meyve ve çikolata yiyemiyor. Diyet altında zor tutuyoruz ama enzim geldiğinde normale dönecek. O yüzden gereken enzimin yurtdışından biran önce temin edilmesi gerekiyor" diye konuştu.


"DÖRT GÖZLE İLACIMIZI BEKLİYORUZ"

Uzun yıllardır Fatmagül'ün şiddetli ishal sorunu olduğunu anlatan Anne Meryem Bektaş, "Kızımızı bugüne kadar çok sayıda hastaneye götürdük. Şiddetli ishal belirtisine, böbrek rahatsızlığı teşhisi konuldu. Bir ay önce ise kızımızı Ege Üniversitesi Hastanesi'ne getirdik. Nadir görülen bir hastalığı olduğunu öğrendik. Şu an yaptığı diyet ile kısmen iyi durumda. Ama et dışına hiçbir şey yiyemiyor. Çocuk olduğu için çikolata ve meyve yemek istiyor. Ama hiçbirini yiyemiyor. Bu sorun ilaç geldiğinde çözülebiecek. Şu an ilacımızı bekliyoruz. İlacımızın ne kadar hızlı gelirse bizim için o kadar iyi olacak" dedi.

Cihan DURAK / İZMİR, (DHA)

Sadece et yiyebiliyor, ilaç gelirse çikolata da yiyecek

Stres erken doğum nedeni


"Stres erken doğum nedeni"
 
Yenidoğan uzmanı Doç. Dr. Okumuş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, erken doğum vakalarının yaklaşık yarısının nedeninin tam olarak belirlenemediğini, bazı faktörlerin erken doğum riskini yükselttiğini anlattı.

Erken doğumun tıbbi, yaşam tarzı ve demografik faktörlerden kaynaklanabileceğini ifade eden Okumuş, "Endüstriyelleşmeyle birlikte 35 yaş üstü doğum yapan kadınların sayısının önemli ölçüde artması, erken doğum riskinin yükselmesine yol açtı. Hamilelikte stresin erken doğumların yüzde 30’unun sebebi olduğu tahmin ediliyor" ifadesini kullandı.

Anne adayının yüksek stres düzeyi ve uzun çalışma saatlerinin erken doğum için önemli bir risk olduğunu dile getiren Okumuş, alkol, sigara ve uyuşturucunun da anne karnındaki bebeğin gelişimini bozduğunu, erken doğum riskini artırdığını, gebelerin bu tür zararlı maddelerden kesinlikle uzak durması gerektiğini vurguladı.

Doç. Dr. Nurullah Okumuş çoğul gebelik, daha önce yaşanan erken doğum, uterus veya serviks anomalileri, obezite, düşük kilo, pıhtılaşma bozukluğu, diyabet, yüksek tansiyon, idrar yolu veya vajinal enfeksiyonlar ile ileri veya erken yaşta hamileliğin önemli risk faktörleri arasında olduğunu belirtti.

ERKEN DOĞAN BEBEKLERİ BEKLEYEN SORUNLAR

İleri derecede prematüre doğan bebeklerde serebral palsi, ciddi öğrenme bozukluğu, kronik akciğer hastalığı, görsel ve işitsel hasarlar ve yetersiz büyüme gibi uzun vadeli sağlık sorunları ortaya çıktığını bildiren Doç. Dr. Okumuş, "Gebeliğin 33-37. haftası arasında doğan prematüre bebekler bile normal sürede doğan bebeklere kıyasla daha fazla bebeklik çağı hastalıklarıyla mücadele etmek, hem bedensel hem de zihinsel problemlere sahip olarak yaşamak zorunda kalıyor" diye konuştu.

Erken doğan bebeklerin, aileleri için ek ekonomik yükler getirdiğini, kronik problemlere sahip olanların ileri yaşlardaki özel sağlık ve eğitim giderlerinin göz ardı edilemeyecek kadar yüksek olduğunu anlatan Okumuş, erken doğan ve uygun bakım almayanların okul ve iş yaşamında sorunlarla karşılaştığını söyledi.

Ailelerin de prematüre bebek nedeniyle olumsuz etkilendiğini, erken doğum yapan bir çok annenin işe dönüşünün geciktiğini, çalışma saatlerini azaltmak zorunda kaldığını veya işini tamamen bıraktığını ifade eden Okumuş, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Prematüre bebeğe bakmak için gerekli duygusal ve fiziksel enerjinin yetersiz olması, engelli bebek nedeniyle ailelerin toplumdan soyutlanması veya sosyal iletişimin kısıtlanması gibi olumsuzluklar ortaya çıkabilir. Bütün bu nedenlerden dolayı karar vericilerin, erken doğumun kalıcı uzun dönemli sonuçları konusunda farkındalıklarının artırılması gerekir."

AA

"Stres erken doğum nedeni"

Kadına yazık etmeyin...


Kadına yazık etmeyin...
Erkek hayallerle sevdiği kadınla evleniyor ama yatak odasında sorunlar başlıyor. Kadın süslenip kocasını bekliyor. Koca eşinden kaçıyor, soluğu banyoda alıyor. Sorun kimde? Gençlik alışkanlığından kurtulamayan erkekte. Beyler, bahane üretmeden bu yollarda doğru yürümeyi öğrenin. Kadını mutsuz etmeyin

GÜNÜN SORULARI

Geç boşaldığım için kadın bayılıyor
26 yaşındayım, mühendisim. Zaman zamnn ilişkilerim oluyor. Ben geç boşalıyoorum, 2 saati buluyor. Birlikte olduğum kadın ya bayılıyor ya da boşalmam için yalvarmaya başlıyor. İlk başta lütuf gibi görünse de artık soorun yaratıyor. Ne olur bir yol gösterin. CEVAP Değerli mühendis kardeşim, mühendislik mesleği ölçü, matematik, denklem, mantık, yaratıcılık gibi pek çok yetenek içerir. Gel gör ki cinsellik konusunda evdeki hesaplar çarşıya pek uymaz. Örneğin; manavda kırmızı elmalar ‘Ye beni’ diye adeta göz kırparlar. Eve getirdiğinizde elma mı yoksa suyu sıkılmış turp mu yediğinizi anlayamazsınız. O iri kirazlar, sulu şeftaliler bile tadına bakılmadan anlaşılmaz. Evlilik gibi 50 yıl sürecek birlikteliklerde çıkılan yollara “Ya Allah” şans dileğiyle adım atılır. Ya da gerisi Allah’a bırakılır. Değerli okurlarım, cinsellikte sınır aşan saplantı ve önyargılarımız vardır. Örneğin; büyük penis hevesi tüm erkeklerin ortak değer yargısıdır. Belirli ölçülerin üzerine çıkınca hiç de beklendiği gibi olmaz. Cinsel tutkunun aşırılığı mutlaka bir olumsuzluğa kapı açar. Kıskançlığın fazlalığı, ön sevişmenin uzaması, günlük yapılan ilişkilerin sınırı aşması insanları çıkmaz yola doğru sürükler. Değerli genç mühendisimiz, çok şeye çare bulunuyor da büyük penise çare bulunmuyor. Orgazm süresinin uzamasında da elimiz kolumuz bağlı kalıyor. Yine de çözüm için yol aranmalı, bir uzmana ulaşmalı.



Gözüm hep başkalarında

Evliyim ama 10 tane eşim olsa 11’incide gözüm kalıyor. Ne yapmam gerekiyor? CEVAP Hayda bre! Vurun patlasın, damatla gelin çalın oynasın. Vursun davullar, çekilsin halaylar ve tekmili birden 10 kadınla harem kurulsun. 11’inci kadın beklesin, ona da sıra numarası verilsin. Onun düğünü usulen olsun. Çünkü damat yıpranmış ve yorgun olacak. 11’inci düğünde damadın kafasında sorunlar var; “Ya düğünde oynarken yığılıp kalmayayım” ya da “Bu gece işi yüzüme gözüme bulaştırmayayım” diye adaklar adıyor. Gelelim kına gecesine; 10 kadının tümünü oyuna kaldırıyorlar. Hepsi marifetli, döktürüyor. Birinin suratından düşen bin parça. Adam bir sonraki geceye rezerv yapmak için ona sıra gelince erkenden uykuya dalmış. Kadının suratını asması bundanmış. Neyse 11’inci kadın düğünde, bedelli parasını bulamayınca askere giden genç gibi durgun ve neşesiz. İçinden bir şey yapmak gelmiyor. “Oyna” diyorlar oynuyor. “Otur” diyorlar, oturuyor. Yüzündeki peçenin altından hep damadı izliyor. Yanında yenge rolündeki kadın, o gece ne yapacağı hakkında talimatlar veriyor. Bunlar gelinin bir kulağından giriyor, ötekinden çıkıyor. Değerli okurum, fantezi teşhisin böyle okundu. Benim önerim şu: Bir göz doktoruna git, gözü doyurmanın çaresi bulunmuşsa onu dene. Yoksa cinsel psikiyatri açısından profesyonel yardım al.

* * * * * * * * * * *

Neden ergenliğe girmedim?

15 yaşındayım, ergenliğe girmedim. Penisim küçük ve kıvrık. Ne yapmalıyım? CEVAP Sevgili yavrum, ergenliğe girersin. Doğa seni bu ıssız çöllerde yalnız bırakmaz. Ama yine de yumurtaların faaliyetleri, büyüklüğü, boyu, kıllanman ve sesinin kalınlaşması gibi faktörlere bakılır. Bu konuyu aklından çıkarman için bir üroloji ya da endokrinoloji uzmanına görün.

Ya gebe kalırsam?

18 yaşında kızım. 1.5 yıldır erkek arkadaşım var. Onunla bir şeyler yaşıyoruz ama benim en büyük korkum hamilelik. Sevgilim “İlişkiye girelim, korunduğumuz sürece bir şey olmaz” diyor. Ama yine endişeliyim? CEVAP Değerli okurum, atı alan Üsküdar’ı geçmiş. Sözgelimi, sen kınalı kısrak, atın üzerinde binici. Dizgi ve kamçı onun elinde. Start verilmiş, at piste doludizgin girmiş. Tökezler mi? Bilemem ki.

Sertleşme sorunum var

21 yaşındayım ve sertleşme sorunu yaşıyorum. Bana ne ilaç önerirsiniz? CEVAP Değerli okurum, ilaç önermiyorum. İnanıyorum ki gece sabaha karşı uyandığında o senin yüzünü karartmayacak kadar sertleşiyordur. Eğer aylarca sabaha karşı sertleşmeleri yoksa, kesin tetkik ve tedavi gerekir.

Her gün mastürbasyon yapıyorum

22 yaşındayım. 3 yıldır her gün mastürbasyon yapıyorum. İzlediğim filmlerdeki kadınlar, sokakta gördüklerim beni tahrik ediyor. İleride sorun olur mu? CEVAP Değerli okurum, oburluğa alışmışsın, gözün doymuyor. Bunları bahane ederek mastürbasyondan vazgeçmiyorsun. Kırık plak gibi oraya takılıp kalmışsın. Haftada 3-4 kere mastürbasyona izin veriyoruz. Kızlara, kadınlara da daha insancıl gözlerle bak. Bu kadar nasihat yeter.

Hiçbir kızla birlikte olmadım

19 yaşındayım, hiçbir kızla birlikte olmadım. Penisim 11 santim. Küçük değil mi? Doktora gitmeye utanıyorum. CEVAP Değerli okurum, o boyut yeterli. Mutsuzluğuna da neden olmayacak. Yeter ki ruh atının şövalyesi olarak elindeki mızrağı iyi kullan.

Erken boşalıyorum

34 yaşındayım, evliyim. Erken boşalıyorum, 1 dakika bile sürmüyor. İlaç kullandım, önceleri etkili oldu ama şimdi faydası yok. Ne olur yardım edin. CEVAP Değerli okurum, tedavi ederiz, kafana takma.

Hamile kalır mı?

Kız arkadaşımla ilişkiye girdik, korunduk. Ama prezervatif yırtılmış. Hemen hamile kalınır mı veya bundan kurtulmanın bir yolu var mı? CEVAP Sevgili okurum, zayıf da olsa gebe kalabilir. Adeti gecikirse 15 gün sonra gebelik testi yaptırırsınız. Gebe olmuşsa duruma göre yeniden yazarsın, değerlendiririz.

Çocuğumuz olmuyor

27 yaşındayım. 15 aylık evliyim. Haftada 4-5 kez korunmasız ilişkiye giriyoruz ama bir türlü çocuk sahibi olamıyoruz. Ne olur yardım edin. CEVAP Değerli okurum, acele etmeyin. Doğa dengesini kursun. Doğanın bilmediğimiz gizemli dengeleri var. Ona da hak tanıyalım. Hele 30 yaşınızın içine adımınızı atın. Ondan sonra gebe kalma yöntemlerini biz öğretiriz. Monotonluğa düşecek gibi olan aileniz yeniden can bulur, size yaşama sevinci verir.

lişkide boşalamıyorum

28 yaşındayım. 1 aylık bir ilişkim var. İlişki sırasında değil, mastürbasyon yaparken boşalıyorum. Bana yardımcı olur musunuz? CEVAP Değerli yavrum, senin kulaklarını çekmek gerekiyor. 28 yaşına kadar ne yaptın ha? Hadi söyle doktor amcana. Alıştırdın onu mastürbasyona. Güzelim nimete burun kıvırıyor ha! Ona söyle, vallahi gelir onu ikinci kere sünnet ederim. Şaka bir yana. Değerli okurum, bu mastürbasyon şartlanması. Evlendiğinde bu tür sorunlar yaşayabilirsin. Birleşmede boşalmaya geçişin tekniğini öğreneceksin. Bunun için doktorla yüz yüze gelmen gerekir.

Ne zaman ilişkiye girsem hüsran...

16 yaşındayım. Mastürbasyon yaparken sorun olmamasına rağmen ne zaman ilişkiye girsem sertleşme hemen bitiyor. Ne yapacağım? CEVAP Değerli okurum, mastürbasyonu azaltacaksın. Konsantrasyonu kadına yoğunlaştıracaksın. Alışacaksın bu yollarda yürümeye. Mastürbasyonun dağlarında, tepelerinde, doruklarında çok fazla dolaşma. Ya sel götürür ya yel.

GÜNÜN SÖZÜ

Sevgi alışverişinde daima 5 verin, 3 bekleyin ki mutlu olabilesiniz. H.D.

Günde en az bir saat spor yapın


Günde en az bir saat spor yapın

Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Kalaycıoğlu, insanın başına ne gelirse ’bana bir şey olmaz’ ya da ’aman sen de, atın ölümü arpadan olsun’ gibi yaklaşımlardan geldiğini ifade ederek, "Ama hasta olduktan sonra zaten iş işten geçmiş oluyor ve hiçbir zaman eski halimize dönemiyoruz" dedi.

Sağlığın en önemli unsurunun, sağlıklı iken kıymetini iyi bilmek olduğunu vurgulayan Kalaycıoğlu, şöyle devam etti:

'CAN BOĞAZDAN GİDER'

"Sağlık, kıymeti iyi bilinmesi gerekenlerin başında geliyor. Bunun için de öncelikle beslenmemize dikkat edeceğiz. Can boğazdan geliri değil, can boğazdan gideri düşenmeliyiz. Tabii ki beslenme çok önemli ama dengeli, yeterli ve sağlıklı şekilde olmalı. Çoğu zaman sıkıntı, kantarın topuzunu kaçırmaktan oluyor. Vücudun ihtiyacından fazla yersek bu kilo fazlalığı olarak ağır bir fatura ile bize geri dönüyor. Önce hafif kilo, sonra şişmanlık ve sonunda obezite. Sonrası ise kiloya bağlı sindirim sistemi hastalıkları, uyku bozuklukları, horlama, solunum problemleri, nefes darlığı, eklem ve kemik problemleri, kalp ve damar hastalıklarını getiriyor."

Kalaycıoğlu, spor yapmanın vücudun sağlığı için mutlaka gerekli olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:

HAFTADA EN AZ ÜÇ GÜN ŞART!

"Spor yapmakta istikrar çok önemlidir. Haftada bir gün halı sahada top oynamak değil bahsettiğimiz spor. Zaten yapılan bilimsel çalışmalar göstermiştir ki haftada üç günden ve 20 dakikadan az yapılan sporun vücuda hiçbir faydası yoktur. Haftada en az üç gün ve yaklaşık bir saat spor yapmamız gereklidir. Düzenli spor yaparsak kalp, eklem, kemik, sindirim, solunum ve ruhi hastalıkların oluşmasını engellemiş oluruz. Spor yapmak demek haftada bir gün maç seyretmek demek değildir. Her yaşa uygun yapılacak sporlar vardır. Yaş ilerledikçe yapılan sporun şekli ve dozu da değiştirilmeli ama her yaşta yapılabilecek sporlar vardır ki bunların başında yürüyüş gelir. Her gün bir saat tempolu yürüyüş sağlığınızı korumak için en ideal spordur."

Sigara ve alkol başta olmak üzere bir çok zararlı maddenin insan sağlığını olumsuz etkilediğini anımsatan Kalaycıoğlu, "İnsan kendi eliyle kendini öldürür mü? Bakıyoruz ki bir çok kişi yavaş yavaş kendini öldürüyor. Aslında yavaş yavaş da değil, hızlı hızlı çünkü bu alışkanlıklar ölümü hızlandırıyor. Her canlı ölümü mutlaka tadacaktır ama sürünerek ölmek ya da ayakta dimdik bir yaşlılıktan sonra ölmek için karar sizindir" diye konuştu.

AA

Günde en az bir saat spor yapın